BAGAJ
Boş bagajla geliyoruz; dolu (bagajla) dönüyoruz; ama maalesef herkesin bagajında “işe yarar yükler” bulunmuyor. İşe yarar yük, bizim işimize yarayacak olanlardan oluşuyor. Bilelim ki işe yarar yükün kararını da bizler değil, Rabbimiz veriyor.
“... innâ lillâhi ve innâ ileyHi râciûn.” (2/156.)
Âyetin bağlamına dikkat ettiğimizde, boş gelişin ve dolu gidişin (= hayatın) bir deneme olduğunu görür/anlarız. = “ve le-neblüvenneküm bi şeyin min-el havfi vel cûi, ...” = Kesinlikle sizi korkuyla, açlıkla, mallarınızdan, canlarınızdan ve ürünlerinizden kayba uğratarak belalandıracağız. (= denemeden geçireceğiz.) Sabredenleri müjdele!.” (2/155.)
Korku ve açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden kayba uğra/t/ma, deneme için. Bagajlarımızdaki yükü oluşturan, bunlar = bunların kendisi değil, bu hâllere verdiğimiz tepkiler.
Bu yüzden, herkes, aynı ve boş bagajla dönmüyor. Bu hâllerle = 156. âyete göre musibetle karşılaşınca = “izâ esâbethüm musibetün : innâ lillâhi ve innâ ileyHi râciûn.” diyenlerin! (= doğru tepki verenlerin) bagajı, “işe yarar yükle” doluyor, ve onlara Rableri salât, çoğulu salavât ediyor = destek veriyor ve rahmeti ile muamele ediyor. = “ülâike aleyhim salavâtün min rabbihim ve rahmeh...” (2/157.); isyan edenlerin bagajı ise “işe yaramaz yükle = çöple” doluyor.
İlk gruba, mühtedî olanlar = hidâyet/i bulanlar = “ülâike hüm-ül mühtedûn.” (2/157.); ikinci gruba, sapıklar veya sapkınlar deniyor.
“... innâ lillâhi ve innâ ileyHi râciûn.” (2/156.) âyetini, ‘Allah’tan geldik, Allah’a dönüyoruz = dönmekteyiz.’, şeklinde çeviriyor ve anlıyoruz. Tamam da, gelişimizle gidişimizin (= dönüşümüzün) “aynı” olmadığını ve dönerken bagajımıza neleri = hangi amelleri yüklediğimizi bilmiyoruz ya da bilmezden geliyoruz.
Gelirken, ağlayarak geldik; dönünce (dönerken) de ağlayabiliriz!.
Dönüşte (= döndüğümüzde), gülmek istiyorsak, bagaj yükümüze dikkat edelim; fırsatımız varken, orada geçerli olmayan yükleri bilelim ve onları boş yere bagajımıza koymayalım.
Yorumlar
Yorum Gönder