HAVSALA

Havsala : Anlama = kavrama = idrak kapasitesidir. Bu kapasite, herkeste aynı değildir; kimininki geniş, kimininki dardır. Dar olanlar, geniş olanların sözlerini (ve yazılarını) ve davranışlarını anlayamazlar veya kapasiteleri kadar anlarlar. Bu aynen, 5 lt’lik bir suyu, 0.5 lt’lik bir şişeye dökmek gibidir.

Anlayış = idrak = kavrama, ne kadar geniş olursa, o kadar iyidir. Anlamanın = idrakin = kavramanın “merkezî organı” tartışmalı olsa da, yine de biz, onu akıl (= beyin, zihin) olarak alalım.

Dinde akıl, - aklın isim hâli değil, fiil hâli kullanılır, - lüb (= ülü-l elbâb) ve nühâ (= ülü-l nühâ) gibi terimlerle ifâde edilir. Lüb, kalp veya insandaki öz; nühâ, ???. Kelimenin kökü, NHY; nehy de (= yasaklama da) aynı köktür. Sanki!, ülü-l nühâ olmak için yasaklananların (= yasak olanların) bilinmesi yeterlidir. Çünkü, yasaklananların (= yasak olanların) dışındaki her şey serbesttir. Bu durum, Âdem ve eşine (= bize), “cennette istediğinizi yiyebilirsiniz (yapabilirsiniz) ama sakın şu ağaca yaklaşmayın!.” (2/35. 7/19.) denildiğinde de açığa çıkmış gibidir.

Sanki Rabbimiz bize : Benim helâl dairem o kadar geniş ki, bu dairenin içindekileri sizin aklınızın = idrakinizin = havsalanızın kavraması mümkün değil; siz, Benim haram dairemi bilin ve onlardan uzak durun, yeter, diyor gibidir!.

Ama bizler, bu dar haram dairesini kavramakta bile zorlanıyoruz; veya kafamıza göre (yeni) yasaklar icat ediyoruz!.

En büyük yasak ve bütün yasakların anası/kaynağı/kökeni, şirktir. Şirkten uzak durulmadan, diğer yasaklar bilinemez. Şirk, Allah’ın yasakladıklarına yasak demeyen veya cevaz veren yasaklayıcıların yasakladıklarına uymak, onların gösterdiği “ağaca”! yaklaşmaktır. 

Havsalamız, helâlleri, çokluğundan dolayı kavrayamaz; haramları (= yasaklanan ağaçları) kavrasa kâfî/yeterli.

Havsalamızın = idrakimizin konusu genelde varlık; özelde de, bu varlık içinde bize yasaklananlar. Siz varlığı (görünen = şuhûdî ve görünmeyen = gaybî yanıyla tam) bilemez/kavrayamazsınız; yasaklananları bilin/kavrayın ve onlardan uzak durun! = ülü-l nühâ olun!, yeter; deniliyor, gibidir.

Eğer öyleyse!, havsalamızı (= anlama kapasitemizi) başta şirk olmak üzere yasaklananlara yöneltelim ve onlardan uzak duralım; nasıl olsa geride kalanlar bize yasak değil = serbest.

Bu durum da, Rahmân ve Rahîm olan Rabbimizin bize bir nimeti (kolaylığı) olmalı. O, kimseye (anlama = kavrama) kapasitesinin üzerinde yük yüklemez; ama O, (anlama = kavrama) kapasitesini genişleteni de ödülsüz bırakmaz.

Anlama = kavrama = idrak kapasitesini artırmak da bir çaba (= emek, çalışma, gayret) gerektiriyorsa; bu çaba da karşılıksız kalmaz.

“Gerçek şu ki, insan için çalışmasından/çabasından başka bir şey yoktur.” = وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰى 53/39. Herkese çalışmasının/çabasının karşılığı verilecektir. Kimi az çalışır, kimi çok. Çok çalışanla, az çalışan aynı karşılığı (= ücreti/ecri) almaz; buna havsala da dahildir.

Meseleye böyle bakarsak, herkes, havsalası = anlayışı = idraki = anlama/kavrama kapasitesi kadar karşılık (= ücret/ecr) alır, alacaktır. Çünkü, havsalası = anlayışı = idraki dar olanların sözleri ve davranışları da (= eylemleri de) dardır; geniş olanlar ise, neyi-nasıl söyleyeceklerini – ki söz de bir davranıştır – ve nasıl-ne şekilde  davranacaklarını da daha iyi bilirler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

İMAN - AMEL İLİŞKİSİ