YORGUNLUK
Yorgunluk, belli bir işe verilen belli bir gücün (= emeğin) sonucunda vücutta bu gücün azaldığını; psikolojik bünyede de bir ağırlığın (= çöküntünün) varlığını hissetme; tersi, zindelik, dinginlik, dinçlik.
Bana, ‘bunca (2755 adet) yazıyı boşa/boşuna yazıyorsun, kendini boşa/boşuna yoruyorsun’ deniyor. Evet, yazı yazmak da bir güç (= emek ve zaman) istiyor, elbet yoruluyorum; ama boşa/boşuna yorulduğumu hiç mi hiç düşünmüyorum. Bu yazıları hiç kimse okumasa da, ben vazifemi (= görevimi) yaptığım için kendimi rahat hissediyorum. Bu yazıları gerçekten kimin okuduğunu (= kimin faydalandığını) bilmiyorum; görüntü (= blog istatistikleri), tam 22.300 kişinin okuduğunu söylüyor (= gösteriyor); elbette ben bu sayının artmasından memnun olurum, bu benim rahatımı olumlu yönde etkiler, ama beni esas rahatlatan (= memnun eden), sadece bu artış olmaz; vazifemi (= görevimi) yapmanın verdiği iç (= psikolojik) rahatlık, belirleyici olur; ve bu yazıları kimse okumasa da, ben mümkün olduğu sürece yazmaya devam ederim. (= edeceğim.)
Umut, fakirin ekmeğidir. Belki bu umudun burada da ötede de bir “getirisi”! olabilir.
“İyilik yap, denize at; balık bilmezse, Hâlıq bilir.” derler; bu iş, biraz da böyle bir iş.
Yorumlar
Yorum Gönder