YAKLAŞ, YAKLAŞ; KORKMA!.
Yaklaşma!.
Yaklaşma fiilinin Arapçası : KRB (= قرب). Yaklaş, ıkterib (= اقترب). Yaklaşma, (= لا تقرب).
“Şu ağaca yaklaşmayın!.” = لا تقربا هذه الشجرة (2/35. 7/19.)
Olumlu anlamda yaklaş! emri gibi, olumsuz anlamda yaklaşma! emri de Rabbin emri.
Kurban, Rabbe yaklaşma/yakınlaşma emri ise; bu emir, O’nun hem olumlu hem de olumsuz emirlerine itaat ile mümkün.
Olumsuz anlamdaki emirleri (= yasakları) kadar, olumlu anlamdaki emirlerini de hesaba katmalı, dikkate almalıyız.
Kurban kes! bir emirse, bu emir, O’nun hem olumlu hem de olumsuz emirlerini içerir; sadece hayvan kes! anlamına gelmez.
Kurban kesmek tâbiri, kötü alışkanlıkları (= cigara, içki, kumar, zina, dedi-kodu, vb.) kesmek gibi bir tâbirdir. Bu tâbir de doğru bir tâbir, ama bence bu tâbirle birlikte kurban olmak tâbirini de yaygınlaştırmalıyız. Kesmek : Öldürmek. Bırakmak/terk etmek; ayırmak/bölmek gibi anlamlara gelir. Kurban kesmeyi : a) Günahları öldürmek; kötü fiilleri kesmek, terk etmek; b) Sevapla günahın (= iyiyle kötünün) arasını ayırmak şeklinde de okuyup-anlayabiliriz. Kurban olmayı ise : a) Kurban etmek ve b) Kurban olmak şeklinde ikiye ayırabilir; ilkine bi başkasını (= şey ve kişi); ikincisine kendimizi koyabiliriz. Bizler, şeyleri (= hayvanları) kurban ediyoruz. Sahabe-i Kiram, Efendimiz için, “Anam-babam Sana kurban olsun, Ya Rasûlellah!.” derlermiş. Bu söz, çook yakın geçmişte ataları ile, asabiyeti ile övünen bir kavme mensup insanların söylediği bir söz. Onların anaları-babaları kendilerinden kıymetliydi, ve onlar, çok kısa bir sürede Efendimiz için (= Efendimizin davası/misyonu için), ana-babalarını kurban edebilecek düzeye geldiler.
Bizler hâlâ (sadece) hayvanları kurban etmeye devam ediyoruz; onları da ‘et ve kan’ (akıtmak) için. Oysa, “onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır; O’na ulaşan taqvâdır.” (22/37.)
Ashab-ı Kiram için ana-baba, ata, nasıl canlarından kıymetli ise; Hz. İbrâhim için de evlâdı canından kıymetli idi; ama Onlar, onları kurban etmeyi göze aldılar. Bu, kendilerinin kurban olmasından çook daha büyük bi şeydi!.
...
Kişi, kendi kurban olursa, ortada bir irade ve bir teslimiyet; birini (= bi şeyi, ve başka bir kişiyi) kurban ederse, iki irade ve iki teslimiyet söz konusu olur.
İbrâhim (a.s.), oğlu İsmail (a.s.)’ı kurban ederken, ikisinin de iradesi ve teslimiyeti vardı ve ikisi de tamdı. = “felemmâ eslemâ = ikisi de teslim olmuştu.” (37/103). Sonra, İbrâhim (a.s.), oğlu İsmail (a.s.)’ı yatırdı, yere uzattı. = “ve tellehû lil cebîn.” (37/103.)
Acaba kurban ettiğimiz hayvanların da “bizim gibi”!!! bir teslimiyeti var mı?!. Bu sene benim kurbanım “böğürmedi, bağırmadı”!, ve, cinayet işlemedim diye sevindirdi!.
Sizinki; siz ne âlemdeydiniz?!.
Allah kurbanlarımızı kabul etsin. Hâbil de Kâbil de kurban kesmişlerdi; ama Allah, sadece Hâbil’in kurbanını kabul etmişti. (Bknz. 5/27.)
Diğer ibâdetler gibi kurban da bir ibâdettir. Siz yoksa (?!), ibâdetlerinizi, görmeden (= onlara bizzat şâhit olmadan) vekâtle mi yapıyorsunuz?!.
Yorumlar
Yorum Gönder