SON YÜZYILDA DÜNYA

Bu yüzyıllık okuma, neredeyse Türkiye Cumhuriyeti ile de yaşıttır.

Önce, kısa kısa ana başlıklar :

I. Dünya Savaşı (1914-1918.)

Çanakkale Savaşı. (18 Mart 1915-9 Ocak 1916.)

Skyes-Picot Anlaşması. (16 Mayıs 1916.) : Osmanlı topraklarının parçalanması anlaşması.

Balfour Deklarasyonu. (2 Kasım 1917.) İngiltere’nin Filistin’de İsrail’e toprak vermesi.

Rus Devrimi. (25 Ekim 1917.)

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu. (29 Ekim 1923.)

Dünya Ekonomik Krizi. (1929.)

II. Dünya Savaşı. (1 Eylül 1939-14 Ağustos 1945.)

Birleşmiş Milletlerin Kuruluşu. (24 Ekim 1945.)

İsrail’in Kuruluşu. (14 Mayıs 1948.)

İran Devrimi. (16 Ocak 1979.)

Berlin Duvarının Yıkılışı. (1989.)

Afgan Savaşı. (1979-1989.)

İran-Irak Savaşı. (1980-1988.)

Körfez Savaşı. (1990-1991.)

11 Eylül Saldırıları. (11 Eylül 2001.)

Suriye İç Savaşı. (2011- 2024.)

Gazze Savaşı. (7 Ekim 2023. Devam ediyor. )

İran-İsrail Savaşı. (13 Haziran 2025. Devam ediyor.)

Sonra genel ve özet bir yorum :

İki dünya savaşı da dünyayı bir paylaşım savaşıydı. Osmanlı İmparatorluğun yıkılması ve sanayii kapitalizmin güçlenmesi ile başta İngiliz Yahudisi banker-bankacı (= finansçı) Rothschildler ailesi başta olmak üzere, Yahudi sermayesi dünya yönetimine el koymuştur. 

Son 20-30 yılda, Irak, Suriye, Türkiye, Arabistan, vb. ülkeler üzerinde oynanan oyunlar da, “one minute = bir dakika, ne oluyoruz!.” diyenleri ekonomi ve mezhep maşası ile “uslandırma”! operasyonudur. Nükleerin ve mezhep savaşlarının arkasında da bu ülkelerin yeraltı-yerüstü kaynaklarına rahat bir şekilde sahip olma emeli/arzusu vardır. Irak ve Suriye’nin iç savaşlarla zayıflatılarak hava sahalarının eleğe veya kalbura dönmesi, Ortadoğu’da kapitalist sermayenin ileri  (jandarma) kale kolu (karakolu) olan İsrail’in “demir kubbe” ile desteklenmesi de bunun içindir.

Türkiye, hem kendi içinde ekonomik ve etnik (= Kürt meselesi); hem de Suriye üzerinden diplomatik olarak bu oyunun içindedir ve büyük bir sınavdadır. Bu sınavı (oyunu) kazanmak, içerde ve dışarda birlik ve beraberliği sürdürmekten (= etnik ve mezhebî olarak parçalanmamaktan) ve zâlimlerle ittifak kurmamaktan geçiyor.

Yüzyıllık bir tarih okuması, hâlâ aklımızı başımıza getirmiyorsa, bu aklı boşuna taşıyoruz demektir.

***

Borçlu ve Suçlu

Bizim en zengin bildiğimiz dünyanın süper ülkeleri (başta Amerika ve İngiltere olmak üzere), aslında dünyanın en borçlu ve en suçlu ülkeleri. Bu ülkelerin borçlarını “bizler” ödüyor, suçlarını da bizler örtüyoruz.

Nasıl?!.

1. Bu ülke şirketlerinin ürettikleri ürünleri yüksek fiyattan satın alarak. 

2. Kendi öz kaynaklarımızı ve trilyon dolarlarımızı bu ülkelere peşkeş çekerek ve bunlarla ittifaklar kurarak.

Bu iki hususa dikkat edersek, bu borçlu ve suçlu ülkeler çok çabuk batarlar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK