İSİM TAMLAMASI
Kapının kolu, evin odası, Allah’ın kulu gibi iki ismin birlikte kullanılması, aralarında bir iyeliğin (= ilginin veya sahipliğin) bulunması. İlk kelimeler, tamlayan; ikinciler, tamlanan. Kol, kapı ile; oda, ev ile; kul, Allah ile tam/tamam olur; tek başına kol, tek başına oda ve tek başına kul, tam ve tamam değildir.
Beni buraya getiren, bir süredir zihnimi meşgul eden Türk-İslâm Davasını, Türk’ün İslâm Davasına dönüştürme fikri. Türk-İslâm Davasında bana göre “millî din” kokusu var. Bu, dini “milliyetlere” bölme, dînî milliyetçilik yapma demek gibi bişey. Her millet böyle yaparsa, din paramparça olur. Buradaki millî kelimesi, ırk = etnisite anlamında kullanılmıştır; aslında millet, eskiden din demekti. = “millete ebîküm İbrâhim. Babanız İbrâhim’in dini.” (22/78.)
Irk (= Türk. Kürt. Arap. vb.) da din de (= İslâm da) doğal, ikisi de Allah’tan, ikisi de isim; ikisini de atamayız, yok sayamayız; öyleyse bunların birbirini tamamlaması gerekiyor; bi çook ırk, bi tek din var. Bu yüzden, ırkın/ırkların dinle tam olması, tamamlanması gerekiyor. Yâni, Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ı, her milleti = her ırkı İslâm’ın tamamlaması = Türk’lerin, Kürt’lerin, Arap’ların İslâm’la tam ve tamam olması = Türk’lerin, Kürt’lerin, Arap’ların (hiçbir milletin) İslâm’ı bölüp-parçalamaması gerekiyor.
Son yıllarda Türk İslâm’ı, Kürt İslâm’ı, Arap İslâm’ı gibi sözlere (ve eğilimlere) şahit oluyoruz. Türk camilerinde Türk Bayrağı görmek normal olmaya başladı, Ankara Hacı Bayram Camiinin minberinde de Türk Bayrağı var; oysa camiiler, “Allah’ın Evi, Kâbe’nin birer şûbesi”, oraya her ırktan Müslümanlar girebilir. Girmiyor mu, girmesinde hiçbir engel yok; diyebilirsiniz; ama siz, milliyetçiliği (= ırkçılığı), hadi dînî milliyetçiliği de de diyeyim, körüklerseniz, bu durum ileride büyük bir sıkıntıya dönüşebilir; Yahudilik böyle milliyetçi bir din; buradan Yahudileşme temâyülü gelişebilir.
Türk (Kürt, Arap, Fars/Pers, vb.) ve İslâm kelimeleri birlikte/beraber kullanılacaksa; bu, Türk’ün İslâm Davası şeklinde tamlama olmalı; Türk-İslâm Davası ve Türk İslâm’ı şeklinde değil. Türk-İslâm Davası ve Türk İslâm’ı şeklinde kullanırsak, Araplar da Peygamber bizden (= Arap), bu din bizim dinimiz, diyebilir.
Dinin indiği dönemde de şimdi de yeryüzünde çeşitli ırklar (= kabileler) yaşıyordu. Bu din elbet herhangi ırktan bir insana inecekti; o gün bu insan Hz. Muhammed (a.s.) idi, Arap ırkına mensuptu (= Arap’tı); Türk de olabilirdi; daha önceki Peygamberler de İbrânî idi... ama hiçbiri ırkçılık yapmadı. Üstelik Hz. Muhammed (a.s.), Arabın (= Arap ırkının) aceme (başka bir ırka) herhangi bir üstünlüğü yoktur, dedi; bu din (= İslâm) Arabın/Araplarındır, demedi.
Irka dayalı milliyetçilikler (= ırkçılık) gibi, dine dayalı milliyetçilikler de şeytânîdir ve böler; bölünme ise çatışma demektir.
“Ey iman edenler!. Bir bütün olarak hepiniz, hep birlikte Silm’e (= İslâm’a) girin. Şeytanın izinden gitmeyin. Kuşkusuz o şeytan, sizin apaçık düşmanınızdır.”
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا ادْخُلُوا فِي السِّلْمِ كَٓافَّةًۖ وَلَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِۜ اِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُب۪ينٌ
(2/208.)
Yorumlar
Yorum Gönder