SATRANÇ
Satranç, “siyah-beyaz zeminde” 32 “taşla” oynanan bir “zeka” oyunu.
Siyah-beyaz zemini, kendimize ve dünyaya; 32 taşı da içimizdeki ve dışımızdaki güçlere (= duygu-düşünce ve ülkelere) transfer edebilirsiniz. Dış dünya, içimizdeki iyi-kötü duygu ve düşüncelerin (= taqvâ ve fücûrun) organize olmuş şeklidir.
Bilelim ki bu “oyun”, dünya kurulduğundan beri oynanıyor; kıyamete kadar da oynanacak. Bu oyunun içimizdeki kısmı, “gizli” (= görünmüyor); dışımızdaki kısmı, “alenî” (= âşikâr). Bazen bu oyun, mola veriliyormuş = artık oynanmıyormuş gibi görünse de, oyun aslâ durmuyor; sadece kimi zaman şiddetleniyor, kimi zaman da sakinleşiyor.
(Bu oyunda, karşılıklı 8 piyon, 2 at, 2 fil, 2 kale, 1 vezir, 1 şah var.)
Bu oyun, görünürde çoğu zaman piyonlarla oynanan bir oyun; şahlar, kalelerini tahkim etmek için çoğu zaman piyonlar/ını, ara ara da atlarını ve fillerini kurban ediyorlar; zorda kalınırsa da vezir devreye alınıyor. bütün “taşlar” şahları korumak için var. Şah, mat olursa, oyun bitiyor; ama bugüne kadar “ne beyazların ne siyahların şahı” mat olmadı. (Beyazlar, iyi güçleri (= taqvâyı); siyahlar, kötü güçleri (= fücûru) temsil ediyor.
Bizler de, bu oyunu bizden öncekilerin bıraktığı yerden oynamaya devam ediyoruz.
Önemli olan : Bu oyunu hangi tarafta ve hangi pozisyonda oynadığımız.
Aslında, bu oyunda kimse “tarafsız” (seyirci ve arabulucu) değil. Ölümü yenilme gibi gören çoğu kimse, “yeniyor gibi görünenin” yanında; çook az kimse de -- ki bunlar, ölümü bir yenilme olarak görmeyenler -- “yeniliyormuş gibi görünenin” karşısında; “tarafsızmış gibi”! görünenler de aslında korkanların (= “oyundan korkanların, kendinden emin olmayanların”!) yanında konuşlanıyorlar.
Oyun henüz bitmedi; bu oyunu, kıyamet bitirecek. Bu oyunun yenenleri ve yenilenleri (= kazananları ve kaybedenleri) de Hesap Gününde (= Mahşer Gününde) belirlenecek = belli olacak.
Genelde, çağımızda da geçmiş çağlarda da siyah kuvvetlerin hâkimiyeti beyaz kuvvetlere baskın görünüyor.
Neden?!.
Dünya, bir imtihan sahası/alanı/yeri olarak değil de bir hâkimiyet alanı/yeri olarak görüldüğü ve dünya (nimetleri), âhirette (âhiret nimetlerine) tercih edildiği için.
Yorumlar
Yorum Gönder