DİN-LENME

Dinlenme : Yorgunluğu giderme. İstirâhat = Rahatlama.

Bizi ne yorar?!.

İş. = Çalışma.

Yorulunca, iş (= çalışma) performansımız düşer, yeniden çalışabilmek (= iş yapabilmek) için dinlenerek güçlenmek isteriz.

Dinlenmek, dağılan (yorulan) gücü tekrar toplamaktır.

..

Tâtil, dinlenme midir?!.

Tâtil, çalışmaya ara vermedir ama dinlenme değildir.

Neden?!.

Çünkü günümüzde tâtil, dinlenmeye değil, eğlenmeye dönüşmüştür.

Eğlenirken de yoruluyoruz!.

Çalışma = yorulma, fizikî ve fikrî = bedenî ve mentalse, dinlenme de fizikî ve fikrî = bedenî ve mental olmalıdır.

Tâtil, atâlet = eylemsizlik, durgunluk, sâkinlik demektir.

Öyle midir?!.

Hafta sonlarında ve yıllık izinlerde (= tâtillerde) bizi rahat = kendi hâlimize bırakıyorlar mı?!.

Artık, hayatımızın her ânını organize (ve kontrol) ediyorlar.

Dinlenmemizi de.

Neyle, nasıl dinleneceğimize de “birileri”! karar veriyor. 

Spor, sanat, edebiyat, sinema, alış-veriş (AVM), gezi, vb. etkinlikler, artık birer dinlenme değil, eğlenme/eğlence ve para kazanma sektörlerine dönüştü. Artık, çalışma gibi, sanat, edebiyat ve sinemanın (= kültürel faaliyetlerin), neye ve kime hizmet ettiği sorgulanmıyor.

Kimin için çalışıyorsak, onun için yoruluyoruz. 

Çalışmanın tek bir amacı olmamalı; çalışma, “hiyerarşik olarak kutsal ve anlamlı bir amaca” dönüşmeli. Bu “hiyerarşik kutsal ve anlamlı amacı” da bize, sadece din verebilir.

“Dinsiz” çalışma, profandır, yorucudur.

(Buradaki dinsizi iki şekilde anlamalıyız : 1. Dinginsiz = Yorgun. 2. Dinsiz. Profan : Dindışı.)

Para için çalışma ve o parayı kendimizin ve ailemizin iâşesini teminde kullanma, elbet meşrûdur. Ama çalışmamızın tam karşılığı 100 ise, bunun kaçta kaçını kendimiz ve ailemiz için paraya dönüştürebiliyoruz?!. Sosyalizmin ‘artık değer’ dediği, kapitalistin cebine giren kısım da bizim çalışmamızın (= emeğimizin) karşılığı değil midir?!...

Din-lenmede, en çok kimin için ve kime çalıştığımızın sorgulamasının yapılması gerekiyor. Dinlerin (= İslâm. Yahudilik. Hıristiyanlık), dinlenme günleri (= Cuma. Cumartesi. Pazar), bunun için var. Bu günler, (iki anlamdaki) “din-sizliği” (= yorgunluğu ve anlamsızlığı), dinli (= zinde ve dindar = anlamlı ve kutsal) kılmak ve ne yaptığımızı, kimin için çalıştığımızı ve yorulduğumuzu sorgulamak, bilmek için var.

Ama bu (dinlenme) günlerimiz de işgal altında.

Bilinçli bir Müselman (= Müslüman), ibâdet saatlerine de bu gözle bakabilmeli ve yaptığı ibâdetler/i, çalışmasına (ve yorulmasına) yön (anlam ve değer) verebilmeli. Aksi hâlde, bir ömür çalışmış ama “boşuna yorulmuş = âmiletün nâsibeh” oluruz. (Bknz. 88/3.)

Aman dikkat!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK