VECİH
Vecih/Vech : Yüz. Çehre. Simâ.
Biz, insanları yüzlerinden tanırız; kişi, bize “yüzünü çevirirse”?!... Buradaki “çevirme” (= dönme), hem olumlu hem de olumsuz anlamda. Kişinin yüzü bize bakarsa, onu yüzünden “tanırız”; ama yüz, satıhtır, yüzeydir; kişinin bize bakan tarafıdır; kişi, yüzünü saklarsa (= olumsuz anlamda yüz vermezse, bize yüzünü çevirirse) onu “başka türlü, başka yüzüyle”! tanırız.
Levinas’ta yüz, onun anahtar kavramlarından biridir.
Yüzünü hiç görmediğimiz insanları tanıyamaz mıyız?!.
Ben, Levinas’ı, yüzünü görmeden tanıdım!. Sadece Levinas’ı mı?!. Hayır. Daha bi çoook insanı. Dostoyevski’yi, Tolstoy’u, Kant’ı, Hz. Muhammed (a.s.)’ı, Aristo’yu, Eflâtun’u, Socrates’i, Hz. İbrâhim (a.s.)’ı...
Bu insanları tanımam, onların yüzünü görmemle değil; eserlerini (= yazdıklarını) okumamla mümkün oldu.
Ya, Rabbim olan Allah’ı tanımam?!. Rabbim olan Allah’ı “tanımam”!, O’nun Yüzünü (= Vech’ini = Vechullah’ı) görmemle mi ilgili?!. Aslâ. O’nun Sözlerini (= Kelâm’ını = Kelâmullah’ı, Kur’ân’ı) okumamla = anlamamla ilgili.
Bu okumanın = anlamanın dereceleri var. İbn-i Abbas (r.anh.)’dan rivayet edilen bir Hadiste, Efendimiz şöyle buyurmuş : “Cebrail (a.s.), Bana Kur’ân’ı tek harf üzere okutuyordu. Bunu artırmasını istedim. Artırdı, artırmaya devam etti; tâ ki yedi harf oluncaya kadar.” (Buhari, Hadis no : 3049. Müslim, Hadis no : 819. Ayrıca, Buhari, Hadis no : 2287 ve Müslim, Hadis no : 818’de de yedi harf tâbiri geçer.) Müfessirler, Muhaddisler ve Dilciler buradaki yedi harfi, Hac Sûresinin 11. âyetini de dikkate alarak yedi vecih (= okuma/okuyuş biçimi) olarak anlamışlar.
Bu okuma/okuyuş biçiminin ilk basamağı Kur’ân’ı “YÜZÜNDEN” = anlamadan, harfî, sathî okuma/seslendirmedir; geride daha altı okuma biçimi var. Bir çoğumuz (neredeyse hepimiz), bir türlü ikinci, üçüncü, ... okuma biçimine atlayamıyor, sıçrayamıyoruz. Bence (?!), ikinci okuma biçimi, anlayarak okuma; anlama, zihinsel/aklî bir aktivite. Üçüncü okuma biçimi, hissederek okuma; hissetme, kalbî bir aktivite. Dördüncü okuma biçimi, akılla kalbi birleştirerek okuma. Beşinci okuma biçimi, anlaşılanları icrâya dökerek = yaşama geçirerek = uygulayarak okuma. Beşinci okuma biçimine kadarki okumalar, “canlı değil, ölü”! okumalardır. Kur’ân, beşinci okuma biçiminde “canlanır.”!. Altıncı okuma biçimi, mevcut iç ve dış şartları ve imkânları hesaba katarak okumadır ve "stratejiktir"!. Nedir bu iç ve dış şartlar?!. İç şartlar : Kişinin kendi pozisyonu (= psikolojisi, maddî imkânları, gücü, bilgisi, vs.); dış şartlar : Yaşadığı coğrafya (çevre, iklim), kültür, konjonktür, reel-politik, vs. Yedinci okuma biçimi, ki bu sadece Efendimize mahsustur, o da kişinin hayatının = ahlâkının tamamen Kur’ân olmasıdır. Hz. Âişe vâlidemize Efendimiz sorulur, vâlidemiz de : “Onun hayatı (= ahlâkı) Kur’ân’dı.” buyurur. (Müslim. Müsâfirîn, 139.)
...
En azından bu dünyada, Rabbimizin Yüzünü göremeyeceğimize göre, O’nu “tanımamızın” yegâne yolu, O’nun Kitâb’ını anlamamızdır; bu da iki yolla mümkündür : 1. O’nun Kitâb’ının dilini anlamak. 2. O Kitâb’ı en iyi, en doğru şekilde anlayanı ve hayatına aktaranı anlamak ve Onu takip etmek. İlki, “dil meselesi”!; dil değişken bişey; ayrıca, konuşanın veya yazanın kastı/maksadı (= anlatmak istediği) ile dinleyenin veya okuyanın kastı/maksadı (= anlamak istediği) örtüşmeyebilir. Geriye “garantili” olan ikinci yol kalıyor; bu da Efendimizin yol izini takip etmekten geçiyor.
“Lâ ilâhe illâ-l Allah, Muhammed-ür Rasûlüllah”ı = Kelime-i Tevhîd’i, bir de buradan, bu şekilde okuyalım, anlayalım ve artık ilk okuma düzeyini ikinci, üçüncü, ... seviyelere taşıyarak, Kur’ân’ı camiilere ve sahifelere hapsetmekten kurtaralım, derim.
Not : Bu yazı, kişisel yorum içerir; “bağlayıcı”! değildir.
Yorumlar
Yorum Gönder