MAFYA DÜZENİ
Mafya, ‘işleyen adâletin’ zayıflaması sonucunda, çıkara (= menfaate) dayalı olarak zorbaların (= zâlimlerin) kurduğu düzen.
Elbet, bu mafya düzeninin de bir hukuku var. = Mafya hukuku.
Hukuk, hakların belirlendiği veya düzenlendiği nizam.
Mafya düzeninde hakları, tek taraflı olarak mafya üyelerinin kişisel çıkarları (= menfaatleri) ve güç/leri belirler, düzenler.
Dünya, tam bir mafya düzeni ile yönetiliyor. Bu mafyanın üyeleri, uluslararası hukuku hiçbir şekilde tanımıyor ve tüm dünyada kendi hukukunu uyguluyor. Mafya hukukuna maruz kalanlar da, çaresiz bir şekilde kendini savunmaya çalışıyor.
...
Bizim “normal bildiğimiz hukuk” da “mafyatik bir hukuk” olabilir. Güçlülerin lehine, güçsüzlerin aleyhine çalışan her hukuk, mafyatik bir hukuktur. Bu yüzden hakları, Hakk belirlemelidir; çünkü Hakk’ın taraf tutması aslâ mümkün değildir.
Hakk’ın belirlediği hukuku (= dini, düzeni) tanımayan herkes, mağdurdur. Mağdur : Gadre (= haksızlığa) uğramış, hakkı yenmiş, zarar görmüş kişidir. İnsanları gadre (= haksızlığa) uğratan, haksızlık yapan zâlimlerin, mazlumlara verdiği zararların bedeli, onlara burada kimse tarafından ödettiril/e/mezse, Allah’ın ötede (= cehennemde) onlara bu bedeli kesin bir şekilde ödeteceğine inanılır.
Mafyanın güçlü olduğu bir dünyada, haksızlık yapan zâlimlere burada bedel ödetmek, her geçen gün zorlaşmaktadır. Neden?!. Çünkü neredeyse herkes, ölmekten (= mafya tarafından öldürülmekten), aç kalmaktan korktuğu ve âhiret hayatına kesin (= yakîn = yûkinûn) bir şekilde inanmadığı için güçlünün (= mafyanın) yanında yer almaktadır.
Pekiî, çare (= çözüm) nedir?!.
Ölüm ve açlık korkusunu yenmektir. Ölüm korkusunu, ölüm sonrası hayata yakînen inanarak; açlık korkusunu da endüstriyel-kapitalzmin ürünlerine karşı oruç tutarak, yenebiliriz. Bu, bir hayat tarzıdır = yaşam/a biçimidir. Bu tür bir hayat tarzına (= yaşam/a biçimine) kendimizi alıştıramazsak, bırakın bu mafya düzenini yıkmayı (= yok etmeyi), tam aksine güçlendirmeyi (= desteklemeyi) sürdürürüz.
Dinimiz İslâm’ı basite almayalım. İslâm bizi, psikolojik, ekonomik, toplumsal ve siyasal olarak Hakk’ın (hukukun = adâletin) hâkim olacağı bir düzene çağırıyor, hazırlıyor. Bu yüzden, Allah dışındaki ilâh olmayan ilâhlara (= tağutlara ve putlara) itaati (= ibâdeti = kulluğu) reddediyor, ve samimî bir şekilde (= hulûs-u kalple) “lâ ilâhe illâ-l Allah.” deyin, diyor.
Allah’ın İlâhlığının hâkim (= etkin ve belirleyici) olmadığı tüm düzenler, yoğunlukları farklı olmakla birlikte, hepsi de mafyatiktirler.
Yorumlar
Yorum Gönder