MEKKE-MEDÎNE

Mekke, Allah’ın Evi Kâbe’nin bulunduğu kıble, aynı zamanda burası, “sembolik olarak” tüm dünyayı = Allah’ın mülkünü temsil eden bir mekân; Medine ise, insanî medeniyetin, ve başta Efendimizin, sonra da tek tek hepimizin mekânını temsil eden bir yer. 

Allah’ın Evinde “huzur” yoksa, hiçbir yerde huzur yoktur.

Her Medine (= her şehir), yüzünü Mekke’ye (= Mekke şehrine) döner. Bu dönüş, hem yönü (= kıbleyi) hem hedefi (= gayeyi) gösterir. Gaye, her Mekke’yi maddî-manevî putlardan temizlemek, her Medine’yi Mekke gibi kılmaktır.

Mekke, putlarla dolu ise, Mekke’de yaşayanlar putlara itaate (= tapmaya) zorlanıyorsa, Mekke’cilik (= vatancılık) yapma uğruna her ne olursa olsun, Mekke benim aslî vatanımdır denilerek, ben onu her şartta savunurum, vatanımı terk etmem/edemem, denilemez; o vatan (= Mekke) “belli bir süreliğine” terk edilir = hicret edilir; bu terk, hem putları (= puta tapan zâlim müşrikleri) terktir hem de o vatanı (= Mekke’yi) fethetmek için bir hazırlıktır.

Bile bile veya gönüllü müstez’aflık (= zayıf kalma =  zayıf bırakılma veya müstez’aflığa razı olma) ve zulüm altında yaşama, dinin arzuladığı bişey değildir. Tüm yeryüzü (= arz) Allah’ındır ve arz geniştir. = “ve arzullahi vâsia.” (Bknz. 4/97.)

Asıl vatanınızda (= bulunduğunuz yerde) size “gün yüzü” gösterilmiyorsa, dünyanın her yerindeki coğrafyaları (= toprak parçalarını) vatan yapmak, ve dünyanın tüm şehirlerindeki (= tüm “Mekke’lerindeki”) putları temizlemek = “Mekke’leri fethetmek” için “dünyanın tüm Medine’lerinde” fetih hazırlıkları yapılabilir.

Hicreti böyle anlamazsak, hepimiz Suudi Arabistan’ın Mekke’sinde veya Medine’sinde yaşamak zorunda kalabiliriz. Bu, mümkün değil.

Maalesef, bizim belli bir toprak parçasına bağlılığımız (= vatancılığımız) ve ırkçılığımız (= “milliyetçiliğimiz”) bizi, hicreti doğru anlamaktan ve hicret etmekten alıkoyuyor.

Hacca her yerden (= her toprak parçasından) ve her milletten (= her ırktan) hacı (adayı) geliyor.

Mekke, Efendimizin sağlığında ve Onun liderliğinde fethedildi; O :  ‘Benim asıl vatanım Mekke, Beni Mekke’ye (= vatanıma) defnedin.’!, demedi; Mekke’yi putlardan temizledi ve vefat edince de Medine’ye defnedildi.

Bu bize neyi öğretir?!.

Bulunduğunuz yerlerde, (önce Mekke’nin, sonra da) her yerin Mekke gibi Allah’ın Evi (= Beytullah) olması için çalışın, oralardaki putları temizleyin, zulümleri ortadan kaldırın. Hepiniz Mekke’ye yerleşemezsiniz; en azından ömrünüzde bir kez Mekke’yi = Kâbe’yi ziyaret edin (= haccedin) ki haccedenler için haccda önemli işaretler (= meşâir) vardır, bu işaretler size yolunuzu gösterir; “hacıları” takip edin. Hacı, dînî turizm bölgelerini ziyarete gitmiş adam değil, dinde hücceti (= delili) elde etmiş adamdır. Bu adamlar, bizim ne yapmamıza ve nereye hicret etmemize de önderlik ederler.

Hacı, kendi Medine’sinden (= bulunduğu şehirden) Mekke’yi “görmek” için Mekke’ye giden/gelen adamdır. Çook az hacı, Mekke’nin yeniden fethi gerektiğine; çook fazla hacı da Mekke’nin milâdî 630’da fethedildiğine ve yeni bir fethin gerekmediğine inanıyor. Mekke’nin yeniden fethi gerektiğine inanan hacılar ise, kendi Medine’lerinde (= ülkelerinde) yeniden fetih çalışması yapıyor; öbürleri de yatıyor.

Haccdaki şeâir (= işaretler), sembolik olarak Sefâ ve Merve’de sa’y (= çaba, çalışma ve eylem); Arafat’ta düşünce ve anlama (= bilinç); Tavaf’ta tevhid = birlik-bütünlük ve güç; ihramda eşitlik şeklinde tezahür eder.

Hacc bize, ‘dünyanın tüm mazlumları birleşin, güçlerinizi birleştirin; tüm dünyada din Allah’ın oluncaya kadar zâlimlere göz açtırmayın!.’; hicret bize, zâlimlere itaat etmeyi (= boyun eğmeyi) ve onlara maddi-manevi her türlü desteği vermeyi terk edin!, der.

Şehirlerde zulüm varsa, hicret edilmeden haccedilmez. Hacc, hicretin 9. yılındadır; hicretin 10. yılında da Efendimiz haccetmiştir. Mekke fethedilmeden 628'de yapılan Hudeybiye haccı, umredir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK