ŞEYTAN : BENİ, SEN AZDIRDIN!.
Beni Sen azdırdın!. = “kâle febimâ e’ğveytenî... = فبما اغويتنى” dedi şeytan. (7/16. 15/39.)
Ğavâ (= غوى) : Yoldan çıkmak, sapmak, karanlıkta kalmak, azmak, azdırmak.
Azdıran kim?!.
Şeytana göre Allah.
Şeytan, neden böyle söylüyor?!.
Ben, Sana ibâdet (= kulluk) edip-dururken Sen, (Sana isyan etme potansiyeli olan) Âdem’i (= insanı) yarattın, ve benim ona secde etmemi istedin; onu topraktan, beni ateşten yarattın; ateş, topraktan üstündür. Sen, bu işte “yanılıyorsun.”!. Bu sebeple beni baştan çıkardın = azdırdın!.
Ben de onları (= Âdemoğullarını) azdırayım = onları yoldan çıkarayım da, kim haklıymış, kim haksızmış bi gör!. Sen de göreceksin, onların çoğu Sana şükredici olmayacak!. (Bknz. 7/16-17.) Yanlış yaptığını Sen de anlayacaksın!. (Dikkat, yanlış anlaşılmasın; bunlar, benim değil, şeytanın sözleri; ben tercümanım. Ben de bu tür veya buna benzer sözler söylersem ben de bir şeytan olurum.)
Buna benzer sözler söyleyen insanlar yok mu?!. Sürüyle. Onlar da beni (= bizi) Sen azdırdın; Sen izin vermeseydin, biz azmazdık, demiyorlar mı?!. Buna benzer bir söz, Yasin 47. âyette de var. “Onlara : Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden infâk edin, dendiğinde; onlar : Allah isteseydi, onları da (= o fakirleri de) doyururdu (bizi doyurduğu, bize verdiği gibi onlara verirdi; demek ki onlara vermek istemiyor); sizler (Allah’ın işine karışan) sapıklar mısınız?!, derler.”
“Hayr da şer de Allah’tandır.”, biz O’nun işine karışmayız, derler.
...
Allah birini azdırmayı diler mi; dilerse, niye Kitâb/lar ve Elçi/ler gönderir; ona niye akıl verir; dilerse, burada açık bir çelişki yok mudur?!.
Azma, azgınlık, sapma, sapkınlık (= غوى), Allah’ın emirlerine isyanın adıdır; başlangıçta bir melek olan şeytana (= tüm meleklere) Allah’ın : Âdem’e secde edin!, emrini vermesi, Allah-u Alem, Âdem’e değil, Emre (= Allah’ın Emrine) secde idi; şeytan burayı göremedi, ve ‘ben sadece Sana secde ederim’ dedi. “Bazıları”!, meseleye buradan, böyle bakmaz, bakamaz, ve şeytanı bile adetâ “kutsar”!. Elbet, secde sadece Allah’a yapılır; ama secde, sadece başı yere koymak değildir, emri dinlemek, emre âmade olmak, başım-gözüm üstüne deyip, emrin gereğini yapmaktır.
Bizde, olumlu anlamda şeklî secde var, ama olumlu anlamda icraat yok; şeytanda ise, olumlu anlamda şeklî secde yok ama olumsuz anlamda icraat (= emre isyan) var. Olumlu anlamda icraatın yokluğu : a) Ne şiş yansın, ne kebap. b) Tamam büyüksün, ama ben yine de Senin büyüklüğünü önemsemiyorum; şeklen önemsemekle yetiniyorum, fazla üstüme gelme!, yoksa şeytan gibi olurum, şeklî secdeyi bile etmem!, demek değil mi?!.
Dün (= cennete iken) şeytana kandık, o ağacın meyvesini yedik; bugün bu (dünyada) ona kanma neden olmasın!. Dünya da şeytanlarla dolu.
Dün, “Rabbenâ zalemnâ enfüsenâ = Rabbimiz, biz kendimize zulmettik.” (7/23.) diyerek pişman olanların çoğu, bugün samimî değil, tekrar şeytana (= şeytanlara) uymuş, kanmış durumdalar ve şeytan/lar gibi ‘Rabbim, beni/bizi Sen azdırdın.’, demekteler.
Unutmayalım, şeytan da Rabbine inanan ve O’na Rabbim diyen biridir. (Bknz. 15/39.)
Önemli olan = Rabbe = Rabbin Emirlerine Secdedir.
“Gönül muhabbet ister, kahve bahâne.” Kişinin gönlünde Allah sevgisi (= muhabbetullah) yoksa, Âdem de (= toprak da) bahâne, ateş de. (kahve de.) Bahâneler bitmez; bizzat Allah’ın Zatı bile bahâne olarak kullanılabilir!.
Biraz ciddîyet, biraz samimîyet. (= ihlâs.)
Allah’ın hâlis kulları üzerinde şeytan/lar/ın hiçbir etkisi (= hâkimiyeti) yoktur; on/lar/a ancak azgınlar (= sapkınlar, sapıklar) uyar, itaat ederler. (Bknz. 15/36-44.)
Yarın (hesap gününde), şeytana, beni sen azdırdın = ben kendim azdım = şeytanlaştım, demememiz için, bugün kendi kendimizi sorgulayalım, hesaba çekelim ve Rabbimizin Söz’üne kulak verelim, O’nu “ciddîye” alalım.
“Hesap günü hesaplar görülünce, şeytan onlara : Şüphesiz ki Allah’ın size vaktiyle yaptığı uyarıların (= va’dlerin) hepsi gerçekleşti. Ben de size va’dettim; benim verdiğim sözler (= va’dler) ise boş çıktı. Zaten benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu. Ben size sadece çağrıda bulundum, siz de kendiliğinizden çağrıma uydunuz. O halde beni kınamayın, kendinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni. Gerçekten ben, daha önce beni Allah’a ortak koşmanızı da yok saymıştım, dedi. Zâlimlerin hakkı acı bir azaptır.” (14/22.)
Yorumlar
Yorum Gönder