SERVET VE SEADET

Servet, seâdet (= سعادت) getirir mi?!.

Servet, zenginlik, mal-mülk çokluğu. Seâdet, mutluluk.

Öyle sanıyoruz ama yanılıyoruz. 

Sosyalistler (komünistler) gibi servet düşmanı da, kapitalistler gibi servet uzmanı da değilim. Servete nasıl bakmamız gerektiğine dair, Tekâsür, Asr ve Hümeze Sûreleri (102, 103 ve 104. Sûreler) bağlamında üç-beş kelâm etmek istiyorum. 

Tekâsür ve Hümeze, servet biriktirmekten (= yığmaktan) ve bu servetle övünmekten; Asr, ziyandan ve hüsrandan söz eder. 

Servet biriktirmeniz sizi kabre girene = ölümle tanışana kadar o kadar “oyaladı” ki, dünyada niçin var olduğunuzun farkına varamadınız; servet biriktirmeyi varlık sebebiniz sandınız!.

Ama “yakında” (= yakîn = ölüm gelince), ilm-el yakîn ile bileceksiniz!. Cehennemi göreceksiniz!. Sonra, o biriktirdiğiniz servetin tek tek hesabını vereceksiniz!. (Bknz. 102/1-8.)

O servet (= zenginlik) sizi şımarttı, fakirlerle alay ettiniz. (= hümeze ve lümeze.) O serveti fakirlere vermediniz; yığdıkça yığdınız, saydıkça saydınız. (= cemea mâlen ve addedeh.) O malın (= servetin), sizi ebedî (= ölümsüz) kılacağını sandınız. Hutame’ye girecek, atılacaksınız!... (Bknz. 104/1-4.)

Asra yemin olsun ki ziyanda, hüsrandasınız. Servetinize değil de Rabbinize güvenseydiniz, o servetinizi sâlih/hayr işler için harcasaydınız, Hakk’ın ikramı bilseydiniz, O’nun infâk edin emrine uysaydınız, ve sabretseydiniz, “bugün” ziyanda ve hüsranda olmazdınız. (Bknz. 103/1-3.)

Mala (= servete) olan sevginiz (= şehvetiniz), sizi bu duruma düşürdü.

Şimdilik biraz oyalanın, meta’lanın, faydalanın!.

Artık siz, seâdet (= mutluluk) yüzü göremeyeceksiniz. Çünkü, Ben’i değil, Benim verdiğim malı tercih ettiniz; o malı/malları Ben’im yolumda (= toplumsal-ekonomik adâlet için) harcamadınız, biriktirdiniz!.

“Altın ve gümüşü biriktirip de onları Allah yolunda harcamayanlar var ya!, işte onları can yakıcı bir azap ile müjdele!.” (9/34.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK