RAMAZAN GELDİ!...

Ramazan, oruç ayı. Oruç, arzularımızı gemleme (= dizginleme) ve onları Allah’ın arzularına (= iradesine) uydurma. Oruçta, yeme-içme ve cinsî münasebet “sınırlanıyor”. Yeme-içme, midenin isteği (= arzusu); cinsî münasebet, şehvetin. Şehvet, iştahı da kapsar; iştahımız, bi şeyler yiyip-içmek ister, ve oruçla ona dur! deriz.

Oruç, iştah (ve irade) kontrolüdür; iştah da (irade de) bir arzudur. Oruçta, helâl (= temiz) arzular bile, belli süreliğine/sürede kontrol, test edilir. Bir ay boyunca kişi kendini rektefe eder. (Rektefe, aşınmış ve bozulmuş “parçaların” fabrika ayarlarına (= fıtrata, yaratılışa) uygun hâle getirilmesidir.)

Ya haram (= yasak, şeytanî) arzular?!.

Sadece midemiz mi iştah (= arzu) duyar?!. Aklımız, kalbimiz, gözümüz, kulağımız, elimiz, ayağımız, hâsılı tüm organlarımızın iştahı (= arzusu) yok mudur?!.

Elbette vardır. Öyleyse, aklımıza, kalbimize, gözümüze, kulağımıza, elimize, ayağımıza da oruç tutturmalıyız. Yani, kötü düşünmemeli; duygularımızı terbiye etmeli; harama bakmamalı, el uzatmamalı; kötü söz söylememeli; haram yolda yürümemeli; Rabbimizin istediği (= arzuladığı) bir kul (= insan) olmalıyız.

“Oruç, Benim içindir. Onun ecrini ancak Ben veririm.” (Buharî : Savm, 2. Müslim : Sıyâm, 164.)

Orucun, çöl şartlarının hâkim olduğu, Arabî ayların en sıcak ayında (= Ramazan’da) emredilmesi, Allah-u A'lem, Allah için zorluğa dayanma direncinin ölçülmesi ve sağlamlaştırılması için olsa gerek!. Bizim orucumuz, Onların orucuna kıyasla çook rahat!.

O sıcakta bir ay boyunca ta’lime ve temrine (= fiilî alıştırmaya, egzersize) çekilen bir Müslüman, (diğer) on bir ay boyunca, oluşturduğu bentleri (= setleri, koruma duvarlarını, zırhları) yıkabilir, zincirlerinden boşalabilir de eski hâline dönebilir mi?!.

Dönerse, diğer aylarda da oruç tutmalıdır.

Oruç, sadece midenin aç bırakılması değil; aynı zamanda bu açıklıkta tasarruf edilen miktarın (= paranın, yiyeceğin-içeceğin) tasadduk edilmesidir de.

Sizce, aklını ve kalbini (= duygu ve düşüncelerini) terbiye edemeyen biri, bencilliğini terk edebilir mi; Allah için birine bişey (?!) verebilir (= tasadduk edebilir) mi?!.

Oruç, imsak ve iftardır. İmsak, tutma, el çekme, vaz geçme, feragat etme; iftar, bu vaz geçmenin, feragat etmenin verdiği hazla kişinin kendine “ziyafet”! çekmesidir; bunun en düşük göstergesi ise iftar sofralarıdır; ama biz iftar sofralarını abartıya dönüştürüyor, bu sofralarda âdetâ “açlığın rövanşını”! alıyoruz!.

Ramazanımızın bereketli olmasını Rabbimden niyaz ediyorum, ve sizleri, bu ayda inmeye başlayan Rabbimizin Kitâb’ı (= Sözleri) ile “tanışmaya”! davet ediyorum.

Ramazanınız mübarek olsun; hoş gelsin, boş gitmesin. (hatta hiç gitmesin.)

Eskiden şöyle basit bir hesap yapılırdı : Allah-ü Teâlâ, her iyiliğe on (10) kat/misli sevap verir. Ramazan’daki 30 oruca (30×10 =) 300 sevap; Ramazan sonrasındaki ayda (= Şevval’de) altı oruç tutana (6×10 =) 60 sevap; etti 360. Ramazan bayramında 1, Kurban bayramında 4 gün oruç tutulmaz, etti beş; 360+5 = 365 gün = bir yıl oruç tutmuş gibi olunur. = “Kim Ramazan ayını oruçlu geçirir; Şevval ayından da ona 6 gün eklerse, (sanki) yılın tamamını oruç tutmuş gibi olur.” (Müslim : Sıyam, 204.)

Bu ne demek?!.

Elbette, yılın her günü “oruç tutun”! demek değil, ama, yılın her gününü oruçlu gibi yaşayın (= arzu ve isteklerinizi kontrol edin, Allah’ın istediği gibi olun) demek.

Not : Orucun Arapçası savm, sıyâm.  Samed ve samut, bu kelime (= savm) ile ‘akraba’!. صامولة (sâmûlet) de ceviz demek. Samed, hiçbir şeye ihtiyacı olmamak, içeri bişey almamak; samut, içerden bişey (= ses) çıkarmamak; sâmûlet de sert ceviz, demek. Cevizin dışı sert (kabuk), içi ‘yumuşaktır’!.

“Muhammed, Allah’ın Resulüdür. Onunla beraber olanlar, kafirlere karşı çook sert, birbirlerine karşı çook merhametlidirler. Onları rükû’ ederken, secde ederken, Allah’tan bağışlanma ve hoşnutluk isterlerken görürsün. Onların belirtileri, yüzlerindeki secde izleridir. İşte bunlar, onların Tevrat’taki örnekleridir. İncil’deki örnekleri de filizini yarıp çıkaran, sonra onu güçlendirerek kalınlaşıp, gövdesi üzerinde yükselten ekin gibidir. Bu, ekincilerin hoşuna gider. Allah, kafirlere onlarla (= O Mü’minlerle) üzüntü vermektedir. Allah, iman edip sâlih amel işleyen kimselere bağışlanma ve büyük bir ödül sözü vermiştir.” (48/29.)

Namaz, oruç, zekât ve hactır, O Mü’minleri böyle özellikli = nitelikli kılan. 

Ramazan geldi; bizi bekliyor; hazır mısınız?!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK