NEYİMİZE GÜVENİYORUZ?!.

Neyimize güveniyoruz?!.

Gençliğimize mi?

Maaşımıza mı?

Çoluk-çocuğumuza (= evlâd-u iyâlimize) mi, aşiretimize?

Devletimize mi?

Zenginliğimize, malımıza, servetimize mi?

Neye?!.

Gençlik elden gidiyo; ihtiyarlık geliyo...

Maaşlar bitiyo, yetmiyo; yetse bile para ile saadet olmuyo...

Çoluk-çocuğumuz bizi terk ediyo; mecburen herkes kendine bi hayat kuruyo. Aşiretimiz dağılıyo...

Hiçbir devlet ile-l ebed (= ebedî) yaşamıyo; biri yıkılyo, öbürü kuruluyo. 

Maddî zenginlik ve servet (= mal, para-pul), yeri geliyo dert oluyo, yeri geliyo kuvvet oluyo; ama aslâ ihtiyarlığa ve ölüme çare olmuyo. Servet, kişiyi belki ölüme kadar paşa gibi yaşatabiliyo; ama ölünce, sanki! ölen için de kalanlar için de büyük kargaşa veya karmaşaya sebep oluyo...

Servetlerine güvenenler, eğer bu servetlerini ölümlerinin sonrasına transfer edememişlerse, ‘nereden buldun yasasına’ takılacaklar ve zindanlara tıkılacaklar. 

Hâsıl-ı kelâm, hiçbir şey bizi ölmekten ve hesap vermekten kurtaramayacak; büyük ihtimalle, güvendiğimiz dağlara karlar yağacak!.

Rabbimize güvenimiz istisnâ.

Rabbe güven, kalıcıdır ve bize, yukarıda sayılanların tümünün geçici olduğunu öğretir. Rabbe güven olmazsa, Rabbin verdiği her nimet, külfete ve zahmete dönüşür, kıymeti bilinmez. Rabbe güven bizi, nimetler üzerinden tezekküre, tefekküre ve teşekküre (= şükre) sevk eder. Bu da dünyamızı ve âhiretimizi ihyâ eder.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK