HÜR = ÖZGÜR

Kelimenin kökü  harre (= حر), hür; hürriyet, tahrir, muharrir, harîr, teharrî de aynı kök.

Harre, sıcak. Hür, özgür. Hürriyet, özgürlük. Tahrir, köle ve cariyeyi özgür kılma, azat etme. Muharrir, yazar, editör. Harîr, ipek. Teharrî, araştırma.

Bu kelimeleri birbiri ile ilişkilendirelim ve ortak (bileşim) noktalarını bulalım.

Hür olmak (= hürriyet, özgürlük) ve bir köleyi hürriyetine, özgürlüğüne kavuşturmak kolay değildir; bir nevî yüksek sıcağa (= hararete, zorluğa) dayanabilmek, sabredebilmektir. 

Muharrir (= yazar), hür adamdır; okuyucularını hürriyete, özgürlüğe kavuşmak için çalışır, yazar-çizer.

Teharrî (= araştırma, çalışıp-çabalama) olmadan, muharrir (= yazar) ve hür olunmaz.

Hür adam, ipek (elbise giymiş) gibi bir adamdır. İpek, parlak, yumuşak ve dayanıklıdır. Çabuk kurur, vücudu da iyi korur. 

Hürün (= özgürün) karşıtı (= zıddı) köledir.

...

İmrân’ın karısı Hanne, Hz. Meryem’e hamile kaldığında, Rabbine : “karnımdakini hür (= özgür) olarak (= muharraran) Sana adadım, Ya Rabbî.” demişti. (3/35.)

Hatâen bir insanı (= Mü’mini) öldüren, bir köle azat eder. (Bknz. 4/92.)

Boş yere yemin eden, keffaret olarak bir köle azat eder. (Bknz. 5/89.)

Eşlerine zıhar yapanlar, bir köle azat eder. (Bknz. 58/3.) Zıhar, eşi, anaya benzeterek ona yaklaşmamaktır. Tersi de, anam avradım olsun demektir.

...

Köleliğin ve cariyeliğin hüküm sürdüğü bir coğrafyada (= Arabistan’da), birden/âniden kölelerin ve cariyelerin hür (= özgür) olması veya hürriyetlerine kavuşması kolay olamazdı, belli bir süreci ve tedrîcîliği gerekli kılıyordu. Bu yüzden, köle azat etmek, (büyük) günahlara keffaret olarak belirlendi. Hedef, köleliği ve cariyeliği tamamen sona erdirmek, insanın insana kulluğunu = köleliğini bitirmek ve tüm insanları Allah’a “köle” (= kul = abd) yapmaktı.

Kendisi köle olan, köle azat edemez; hür olan köle azat edebilir.

Allah’a kul = abd olan da köle değil midir?!. Evet, Allah’ın kölesidir = kuludur = abdıdır. Allah’a kul (= köle = abd) olmayanlar, ya kendi nefislerine ya da kendi gibi nefislere (= başka insanlara) kuldur, köledir.

Allah’a kulluk, özgürlüktür.

Bir “kölenin” bir efendisinin olması mı daha iyi, yoksa bir çok efendisinin olması mı?!. Hele de O Efendi (= Rab), Rahmân ve Rahîm ise, zorba, cabbar ve gaddar değil ise.

Üstelik o “köle”, Bir Olan Efendisinin “kim”! olduğunu da tam olarak bilmiyor ve O’nu arıyor ise. = “teharrav raşedâ” (72/14.)

Ne demek  “teharrav raşedâ”?!.

Rüşt/Rüşd arayışı.

Rüşt/Rüşd : 1. Akıl baliğ = erginlik/ergenlik yaşı. 2. Olgunluk. Kemâl. 3. Doğru yolu bulma arayışı. Rüşd, olup-biten (= sona eren) bi şey değil, hep aranan, hep peşinden gidilen ve bitmeyen (= sona ermeyen) bi şey. Bitseydi, anlam da arayış da kemâl de biterdi. 

Bizler hep, her zaman, “eksik” varlıklarız; bizi “tamamlayacak” olan O; bu yüzden O’na muhtacız, kuluz, köleyiz. 

Sadece O’na yönelmek, O’nu dinlemek, sadece O’na doğru gitmektir özgürlük, hürlük ve bütünlük. O’nun dışındaki her şey (ve herkes), bizi böler-parçalar. Hep birlikte O’na (= O Bir’e) yönelirsek, bölünmeyiz, bir (ve beraber) oluruz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK