BÜYÜK TERCİH
Büyük tercih varsa, küçük/ler de var. Küçük tercihler : şunu değil, bunu yapma; şuraya değil, buraya gitme; şöyle değil, böyle söyleme veya yazma şeklinde tekil olur. Büyük tercih ise, şöyle değil, böyle yaşama şeklinde tümeldir. Küçük tercihlerimizi, büyük tercihimiz belirler.
Bizim büyük tercihimiz ne?!.
Yaşamak. Ama nerede ve nasıl?!.
Yaşamak da : 1. Hayatta kalmak, 2. İyi ve ebedî yaşamak şeklinde kabaca ikiye ayrılabilir. Yaşamanın neredesi de, burada (= dünyada) ve ötede (= âhirette) şeklindedir.
Bizler, (büyük oranda), büyük tercihimizi burada (ebedî) yaşamaya hasretmiş durumdayız; her işimizi (= her küçük tercihimizi), bura/sı için yapıyoruz; ama öteye (= âhirete) de inandığımızı söylüyoruz!. Küçük tercihlerimize baktığımızda, âhiret için pek de bişey yaptığımız söylenemez; varsa yoksa, bu dünya.
Ama ölüm bir tercih değil.
Buraya nasıl geldik?!.
Düşünce (= anlayış) tarihine panoramik (yukardan) bir bakış (= kuşbakışı) yapar; zamanı da geriye doğru yüzyıllara bölersek :
1.Cumhuriyetin ilk yüzyılı.
2.Osmanlının son yüzyılı. (İlber Ortaylı buna en uzun yüzyıl der.)
Atlıyorum.
3.Abbasîlerin ilk yüzyılı.
4.Emevîlerin ilk yüzyılı.
5.İslâm’ın ilk yüzyılı.
Bu beş yüzyılda çook genel olarak (= ana hatları ile) yaşanan değişime (= dönüşüme) baktığımızda, sanırım, büyük tercihin tersine döndüğünü (asıl hayatın dünya olarak görüldüğünü) kolay bir şekilde anlayabiliriz.
İslâm’ın ilk yüzyılında (610-710), tercih âhiret, dolayısıyla adâlet ve hakkâniyetti. Dünya, âhiretin tarlasıydı. Emevîlerle birlikte bu, en azından yöneticiler bazında dünya saltanatına (= sultanlığa) dönüşmeye başladı; Abbasîlerde hızlandı; Osmanlılarda kurumsallaştı. (İstisnâlar kaideyi bozmaz.) Cumhuriyetle halka (ahâliye) sirâyet etti, yayıldı. Cumhuriyetin eğitim-öğretim sistemi seküler-laik ve dünyevîdir. Kalkınma (= büyüme), dolayısıyla dünyevî refah, ister devlet eliyle, ister şirketler (= bireyler, patronlar) eliyle olsun, amaç (= hedef, gaye) aynıdır. İlki, CHP (= sol partiler); ikincisi, AP, ANAP, Refah, AK Parti (= sağ partiler) eliyle gerçekleştirildi, gerçekleştiriliyor. Türkiye’de sağın da ve solun da yönü/yüzü batıya/dünyaya dönüktür; her iki kesimde de âhiret (için bi şeyler yapma) bilinci yoktur!.
Osmanlı, tasavvufa alan açarak “birazcık”! öte dünyayı düşündü, batıdan (sanayileşmeden) koptu; ama bu, onun başına işler açtı.
Maddî ve manevî zenginlik! Abbasîlerin akıllarını başından aldı; iktidar (saltanat) kavgalarının bitürlü sonu gelmedi.
Emevîleri de dünyalık (= saltanat ve asabiyet) mahvetti.
Hem Emevîler (50 yıl) hem de Abbasîler (20 yıl) dönemini gören Ebû Hanife (h. 80-150), iki dönemde de büyük sıkıntılar yaşadı, hapse girdi-çıktı. Biz o büyük imamın fıkıhtaki küçük tercihleri (= fıkhî görüşleri) ile ilgileniyoruz; büyük tercihini görmezden geliyoruz!.
Küçük tercihlerimizin isabetliliği (= doğruluğu, tutarlılığı), büyük tercihimize bağlıdır; belirleyici olan, büyük tercihimizdir.
Çünkü, büyük tercihimiz, niçin yaşadığımızın cevabıdır. Nasılları, niçin belirler. Niçin (= ne için) yaşadığını bilmeyen, nasıl yaşarsa yaşasın, boş (= boşuna) yaşar, boş yaşamıştır; böyle bir kişi, yaşarken bunu anlayamaz; ölünce anlayacak.
Yorumlar
Yorum Gönder