EMÂNET

“Biz emâneti göklere ve yere teklif ettik = sunduk; onlar onu yüklenmeye yanaşmadılar; ondan korktular. Onu insan yüklendi; o (insan) çok zâlim ve çok cahildir.” (33/Ahzab, 72.)

Emânet ile iman aynı kök. İman olmadan emânet yüklenilmez; emânet imanla yüklenilir; imanla yüklenilen emânet, Kur'ân’dır = Kur'ân’ın öngördüğü/istediği hayattır.

Emânet, iki çeşittir : Koruma Emâneti = İ’dâi Siyânet ve Gözetme Emâneti = İ’dâi Ri’âyet. (Vedîa : Emânet edilen, verilen demek.) İlk emânet, mala ve cana; ikinci emânet, değere karşılık gelir. Mal da emânettir, o mal, Veren’in istediği şekilde kullanılırsa, tükense de Veren’e ihânet edilmiş sayılmaz ama ikinci emânet (değer emâneti), bu emâneti alanın câhilliğinden zâlimliğinden dolayı Veren’in istediği şekilde kullanılmazsa, ihânetin a'lâsı gerçekleşir ve bu emâneti alan/lar aslâ iflâh olmaz/lar.

Emâneti korumak bir yana, emânetin değerini, ne işe yaradığını dahi bilemediğimiz için dünyada yaşadığımız haksızlıklar, adâletsizlikler ve zulümler dinmiyor/bitmiyor.

Emâneti gönüllü kabullenenler (= Müslümanlar), emâneti vicdanlara ve camilere hapsetti; kabullenmeyenler de onu büsbütün terk etti.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET