EVLİLİK

İki karşıt cinsin nikâhlı birlikteliğidir evlilik, ama ben bu kavramı, ulus ve devletin evliliği ile ilgili kullanmak ve ‘ulus devlet’ kavramına bi nebze değinmek istiyorum. 

Ulusla devletin evliliği/nikâhı, 1789 Fransız ihtilâlinden sonra resmîleşmiştir. Ulus, milletin etnisite hâline gelmiş hâlidir; eskiden millet = din demekti ve din çook daha büyük şemsiye idi; şimdilerde aynı dini kabul edenler bin bir millete = ulusa bölündü.

Eskiden savaşlar din/ler adına olur; din içi savaşlar (mezhep savaşları) pek nadir görünürdü. Son yüzyıllarda maalesef batıda da bizde de din içi savaşlar görülmeye başlandı. Batıdaki bu savaşlar çok uzun (116 yıl) sürdü, adına bile yüzyıl savaşları (1337-1453) dendi. Doğunun mezhep (din içi) savaşları, ilâhî hâkimiyetin yerini kişisel hakimiyete = siyasete bırakmasıyla oldu; şimdilerde, bu savaşların üstü küllendi gibi görünse de alttaki kor hâlâ canlı; ulusal-ekonomik-siyasi görünen savaşları körükleyen de aslında bu kor/din; sekülerizm de bir din.

...

Ulusun/milletin devletle evlendiği coğrafyaya vatan/yurt;  ulusla = milletle devletin evliliğinin yaşandığı vatanda doğan kişilere yurttaş/uyruk; bu kişilere verilen kimliğe ulusal kimlik/cüzdan; bu kişilere göre devlete baba (devlet baba); devlete göre bu kişilere teba deniyor.

...

Bu evliliğin nikâhını batı (Fransız ihtilâli) kıymıştır. Bu evlilik kendi içinde huzursuz bir evliliktir; ulusal kimliklerin kendi içindeki (ev içi) ilişkiler bile düzgün yürümüyor, kaldı ki komşular (ulusal devletler) arası ilişkiler düzgün yürüsün. Yurt içinde kardeşler arası ilişkilerde sorunlar yaşanırken, komşu kardeşler (bunlar önceden ya dinde kardeş ya yaratılışta eş idi; şimdi/ulus-devletle birbirlerine yabancı/öteki oldular, pasaportla ya da kaçak olarak birbirlerine gidip-geliyorlar) arasındaki ilişkilerde (dış politika) sorunların yaşanmaması mümkün mü? 

Bölgesel entegrasyonlar (AB, EFTA, NEFTA vb.), küreselleşme ve göçler, ulus-devlet evliliğinin iyi yürümediğini, bu evlilikten doğan çocukların mutlu olmadığını göstermiyor mu?

Kabile toplumlarından/devletlerinden imparatorluklara, imparatorluklardan ulus devletlere dönen dünya, tekrar imparatorluk benzeri yapılara (bölgesel birliklere, AB vb.) dönmeye çalışıyor ama temel çürük; bu yapılar daha kurulmadan çatırdıyor. 

Evliliklerde nikâhlı birliktelik, kutsal bir sözleşmedir ve Allah adına yapılır; bu durum kişi evliliklerinde de, grup, toplum ve devlet evliliklerinde de geçerlidir.

Devlet, bir arada yaşayan toplumların (insanların) aralarındaki “sözleşmeden” doğar ve bu sözleşmeye herkes taraf olabilir; etnik bir sınırlama getirilemez; etnik sınırlama ulus devleti doğurur; adâlet, hakkaniyet ve liyakat temelindeki sözleşmede dinli-dinsiz ayırımı yapılmaz; İslâm’a göre devletin dini de etnisitesi de olmaz; devlet, insanların işbirliğinden, güç birliğinden doğan örgütlü toplumsal-siyasal bir  yapıdır.

(Devletin dini olmaz sözümün yanlış anlaşılmaması için, “devletin dini ahlâktır.” sözünü söyleyeyim.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET