ÖNEMLİ BİR NOKTA!.

Bir konu anlatılırken önemli bir nokta kaçırılırsa o konu anlaşılmaz.

Bimeseleyi başka bimeseleden ayıran önemli bir nokta (fark) olur.

Hayatımızda da önemli noktalar, hatta çook önemli nokta (dönüm noktası) vardır... o noktaya dikkat etmezsek o meseleyi anlayamaz, hayatımızdaki o noktayı (dönüm noktasını) önemsemezsek iflâh olmayız.

Dinde, dini anlama ve yaşamada da önemli bir nokta vardır. Bence bu nokta, hem gerçekten/sahiden 'bir nokta' hem de yukarıda sözünü ettiğim noktadır. (İki nokta bir noktada buluşmuştur.)

O nokta, rahîm (رحيم) ile racîmi (رجيم) ayıran binokta. Dikkatli baktıysanız o nokta hariç şekilsel olarak iki kelime aynı; farkı ve anlamı o nokta veriyor.

Rahîm, şefkat, merhamet sahibi; racîm, lânetli, melûn. Rahîm, rahmetten; racîm, recm, taştan. Recm, taşlama, taşa tutarak öldürme; racîm, taşlanmış, taşla, mermiyle kovulmuş, vurulmuş. Recm, Arapçada taş, aynı zamanda mermi demek; rucum, göktaşı/meteor; rucmet, mezar taşı.

(Bizim taşlarımız, mermilerimiz şeytana ya isabet etmiyor ya da onu öldürmüyor. Hacılarımız bile Mina'dan onu çok hafif yaralayarak dönüyorlar; o çok kısa bir süre sonra o/şeytan, çook daha güçlü, çook daha hınçlı bir şekilde canlanıyor.)

Rahîm, yakın olmayı; racîm, uzak olmayı ifâde eder. Ana rahmi, anaya yakınlıktır.

Din, rahmettir; dindarlık, Rahîm Olan’a yakınlıktır.

Rahîm Olan’ı dinlemeyerek din dışı yaşanan hayat ise, Rahîm Olan’a uzaklık, şeytana yakınlıktır; o kişi günde beş bin kere “eûzü” çekse de.

Ne deriz Eûzu-Besmele ile?

Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. Rahmân ve Rahîm Olan Allah'ın adı ile... Sığınma, yakın olmayı; kovulma (racîm) uzak olmayı gerektirmez mi? Şeytanı kovmadan (taşlamadan) Allah’a sığınma olur mu?. Allah’a sığınan şeytandan (şeytanın tuzaklarından, tehlikelerinden) emîn olmaz mı, ona Mü’min denmez mi?

Adını mü’min etmiş ama işini/işlerini (hayatını) şeytana teslim etmiş bizlerin çektiği Eûzu-Besmele, Rahîm Olan’ın katında bir değer ifâde eder mi; O, bize sığınak olur, bizi korur mu?!.

Bence bu önemli noktaya çook dikkat edelim!.

Eûzu-Besmele’yi çook uyanık, çook dikkatli ve çook samimî çekelim. 

O’nun Rahmeti olmazsa, bizim şeytanla, şeytanî güçlerle (tâğutlarla) tek başımıza mücadele edemeyeceğimizi bilelim de O’na sığınarak (O’nun dediklerini yaparak) taşlarımızı, mermilerimizi (düşünsel/aklî, ekonomik/mâlî, toplumsal/siyasî silahlarımızı) hazır edelim.

...

“Sizden öncekilerin başına gelen sıkıntı ve zorluklar, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sanıyorsunuz? Onlara dokunan sıkıntı ve zorluklarla onlar öylesine sarsıldılar ki Resul ve Onunla birlikte olan müminler, ‘Allah'ın yardımı ne zaman?!’ dediler. İyi bilin ki Allah’ın yardımı yakındır.”

أَمْ حَسِبْتُمْ أَن تَدْخُلُواْ الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُم مَّثَلُ الَّذِينَ خَلَوْاْ مِن قَبْلِكُم مَّسَّتْهُمُ الْبَأْسَاء وَالضَّرَّاء وَزُلْزِلُواْ حَتَّى يَقُولَ الرَّسُولُ وَالَّذِينَ آمَنُواْ مَعَهُ مَتَى نَصْرُ اللّهِ أَلا إِنَّ نَصْرَ اللّهِ قَرِيبٌ

(2/Bakara, 214.)

“İnsanlar, (sadece) inandık (biz Mü’miniz/Müslümanız) demekle sınanmadan, denemeden geçirilmeden bırakılacaklarını (kurtulacaklarını, cenneti hak edeceklerini) mı sanıyorlar!.”

أَحَسِبَ النَّاسُ أَن يُتْرَكُوا أَن يَقُولُوا آمَنَّا وَهُمْ لَا يُفْتَنُونَ

(29/Ankebut, 2.)

Bu iş bu kadar kolay olsaydı, taşa/taşlamaya, birilerini kovmaya (maddi-manevî cihada/cehde, mücâhedeye, mücadeleye) ne gerek vardı?!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET