SEYR

Yürüyüş, yolculuk, sefer gibi anlamlara gelen seyr, yanına biçook kelime alır. Seyr-i sulûk, seyr-ü sefer, seyr gâh, seyre dalmak, seyre doyamamak, seyre çıkmak, seyir defteri gibi..

Seyr-i ilallah, Seyr-i mællah, Seyr-i fillah. Seyr-i anillah.

Hiçbir tamlamanın anlamını vermeyeceğim; ben bu kısa yazıda, hakikat yolcusunun duraklarına (istasyonlarına) kısaca değineceğim.

Yolculuğu biyerden biyere gidiş ya da geliş olarak maddî, dışsal bişey olarak algılayan ve anlayanlar için bu yazı saçmadır. Hakikat yolculuğuna çıkmak isteyenler içinse, bu yazının bifaydası olabilir.

Her şeyden önce hakikat yolcusu dikkatli bir gözlemcidir; beş duyusunun (gözünün, kulağının, dilinin, elinin, burnunun) hakkını verir. Gören gözün gördüğü, duyan kulağın duyduğu, dokunan elin dokunduğu şeyleri anlaması için onları aklına havale eder. Bu havale, çoook anlık olur, cevap da anlık olarak alınır/verilir; bu süreyi biz aslâ ölçemeyiz. Aklına güvenerek ben şeyleri (her şeyi) biliyorum; kimsenin aklına ihtiyacım yok diyen kimseye, en basitinden ukala denir. Bırakın bir insanın her şeyi bilmesini, bişeyi bile tümüyle (tüm künhüyle) bilmesi mümkün değildir.

Bilen birine (birilerine) ihtiyaç var; bunlara ilim erbabı (ilim adamı) ya da âlim deniyor. İlim adamları da her konuda anlaşamıyor; ben bir konuda bile tümüyle anlaştıklarına rastlayamadım; bir ve aynı konuda uzman olanlar (bile), o konuya farklı boyutlardan/açılardan bakıyor, farklı şeyler görüyor ve farklı şeyler söylüyorlar...

Kendi aklıyla ve kollektif (toplumsal) akılla yetinmeyen insan, “ilâhî akla” (Kitâb ve Sünnet’e) başvurur. Kitâb ve Sünnet (Kur’ân ve Muhammed), toplumsal uzlaşma (barış) için önemli bir “enstrümandır”; bu “enstrüman”, en geniş, en tutarlı, en değerli paydayı verir bize; çünkü bu “enstrüman”, hayata en doğru ilâhî bakıştır. Yine de burada da ihtilaflar olur/olabilir, çünkü bu “enstrümanı” anlayan ve uygulayan yine akıldır/akıllardır; bu akla müsedded akıl denir. Buraya (kadar) gelen akıl ise mücerred (soyutlayıcı) akıldır. Müsedded akıl burada ısrar ederse, oradan öteye giden akıllara baskı uygular; buradan ötesi “özel ve kişisel” alandır, bu alana giden yol tıkanmamalıdır. Bu alan, yukarıda sözü edilen “Seyr-i ilallah, Seyr-i mællah, Seyr-i fillah ve Seyr-i anillah.” alanlarıdır. Seyr-i ilallah, Allah’a doğru olan; Seyr-i mællah, Allah ile olan; Seyr-i fillah, Allah’ta olan yolculuk/seyirdir; “oradan” dönüş ise Seyr-i anillah’tır; “oradan” dönen, Hakikat’ı (Hakk’ı) bulmuş ve miraçtan dönmüş gibidir ve bu akla da Akl-ı Müeyyed denir ki bu aklın ele aldığı her şey onun Rabbi tarafından te’yid edilmiş/doğrulanmıştır. Bu doğrula(n)ma ile Kitâb ve Sünnet (Kur'ân ve Muhammed) tarafından doğrula(n)ma (Müsedded aklın doğrulaması ile Müeyyed aklın doğrulaması) arasındaki fark, (sanırım) “Şehâdet Makâmı ile Bilgi Makâmı” arasındaki fark kadardır ve çoook büyüktür; birincisine iman; ikincisine îkan diyenler var!. Îkan, sağlam, şüpheden uzak bilme, yakîn olma, ‘imandaki şüphenin’! kalkması. 

Sizden iyiliği emreden ve kötülüğü nehyeden bir “ümmet/topluluk” oluşsun!. (Emri bil maruf nehyi anıl münker.).

Bir de şâhitler olun/oluşsun (diye)!.

(Şüphe içeren bişey emredilmez; şüpheli olunan bişeye şâhitlik edilmez.)

“Allah yolunda gerektiği gibi cihad edin. O sizi seçti. Dinde size bir zorluk yüklemedi. Bu atanız İbrâhim’in milleti (dini). O, daha önce de şimdi de sizi Müslümanlar olarak isimlendirdi. Resul, size şâhit (tanık) olsun, siz de diğer insanlara şâhit (tanık) olun diye. Öyleyse salâtı ikame edin, zekâtı verin ve Allah’a sımsıkı bağlanın. O, sizin Mevlâ’nızdır; O ne güzel Mevlâ ne güzel yardımcıdır.” (22/Hacc, 78.)

(Not : Şehîd, Şühedâ, Şâhid, Şehâdet kelimeleri Kitâb’ta 160 kez geçer; Cehd, Cihad kelimelerinden çok daha fazladır, Cehd/Cihad, 41 kez; İslâm/Müslüman, 140 kez; Secde, 92 kez; Rükû, 13 kez; İlim/Âlim/Ta’lim/Âlem, 851 kez.)

***

Akılları (Mücerred, Müsedded ve Müeyyed) tanımlamam isteniyor. Mücerred Akıl, tek tek somut varlıkları soyutlayan, küllîleştiren akıldır; Müsedded Akıl, aldığı kararları Kitâb ve Sünnet’e dayandıran akıldır; Müeyyed Akıl ise, Kitâb ve Sünnet’in desteği yanında “bizzat” (= İlâhî) desteği de “almış” akıldır. Sonuncu akıl, “çook özel” bir akıldır; o, Ruh-ul Kuds ile desteklenmiştir (veeyyednâ biruhil kuds, 2/Bakara, 253), onu “özel akıllar” anlar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET