ÖĞRENME = BİLME

Kişi ya kendi kendine öğrenir ya da ona biri/leri öğretir. Öğrenilen şeyi öğrenen kendi oluşturmadığı için kendi kendine öğrenme de aslında öğretmedir. Âdem’e (bize) “isimler ve Kur'ân” öğretildi. “ve allemel Âdem-el Esmâe küllehâ...(2/31.) ... allemel Kur'ân...(55/2.) ”

Öğrenilen (bilinen) şey kuşatılan şeydir. Biz, bizden ‘aşağı şeyleri’ öğrenir = kuşatırız; ‘yukarı şeyleri’ kuşatamayız = öğrenemeyiz.

Allah, her şeyi kuşatır. = “vesia kürsiyyüHu-s semâvâti vel arz/d... O’nun Kürsü’sü semâvâtı ve yeri kuşatmıştır...” (2/255.)

Eskiden üniversitelerde bilim dallarına kürsü denirdi; kürsü (sahibi hoca), ait olduğu ilim dalını ‘nispeten’ kuşatırdı. Hiçbir hoca, tüm kürsüleri kuşatamaz; sadece kendi alanına giren konuların künhüne ‘nispeten’ (tam değil) vâkıf olur.

Bilenler, bunu bilir; bilgiçlik taslayanlar ise şımarır.

Okuma (da), bir öğrenmedir. Okuma, inzâl edilen ve yaratılan Kitâb’ları (Kur'ân ve kâinat) okumadır.

“senuqriuke felâ tensâ illâ mâ şællah... Sana okuyacağız = Seni okutacağız, ve sen unutmayacaksın; ancak Allah’ın dilediği müstesnâ...” O’na (Allah’a) istisnâ olmaz; “O, açığı da gizliyi de bilir.” (87/6-7.)

Ve

“Sana kolay olanı kolaylaştıracağız.” (87/8.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET