KİMLİK

Kimlik, kim olduğumuzun ifadesidir, bir resmî kağıt/belge değil; kişiye verilen resmî belge/kâğıt “kamusal kimliktir”; bu kimlik, insanın toplumsal, kültürel ve cinsel kimliğini belgeler ama bu belge/kimlik kişinin kim olduğunu aslâ tam belgeleyemez.

Kişinin kimliğini, kendinin belirlemesi asıldır ama insanın toplumsal, siyasal, kültürel ilişkileri; bir cemaate (STK’ya) aidiyeti, insanın hem kimliğini oluşturur hem de insanı o cemaatin (STK’nın) kurumsal kimliğine hapseder, cemaatin (STK’nın) kimliğine bağlar. Kimliği/kişiliği güçlü olanlar, bu bağlardan (hapis hâlinden) kurtulurken; zayıf olanlar, kendilerini oraya ait hissetmeye devam ederler.

Siyasal kimlik, bir siyasî partiye (görüşe); toplumsal kimlik, bir toplumsal yapıya (örf, âdet ve yaşam biçimine); kültürel kimlik, bir anlayışa aidiyettir; bu aidiyetler bir yönüyle insanı sınırlar. İnsan, ‘beni kimse sınırlamasın!’ derse, anarşi, kaos, kargaşa ortaya çıkar, kimse kimseyle anlaşamaz, ortak iş yapılamaz.

Toplum insanı, insan da toplumu oluşturur, kurar ama toplumsal, siyasal ve kültürel yapılar insanı ne kadar “özgür/serbest” bırakırsa, o kadar insanîdirler; böyle insanlardan oluşan bir toplum da “özgür ve serbest” bir toplumdur; demokrasi böyle bir toplumda neşvü-nemâ bulur; demokrasilerde ‘kendi menfaatleri için’ kamuoyu oluşturmak için uğraşanlar, doğal akışı bozarak kimlik siyaseti yapmaya kalkarlar.

...

Birey-toplum ya da fert-cemiyet ikilemi, tavuk-yumurta ikilemi gibidir. Bu ikilemden (kısırdöngüden) çıkış, kişinin aklını ve iradesini Rabbine teslim etmesi = Müslüman olmasıyla mümkündür. Rabbe teslim olmayan (Müslüman olmayan) insan, ya kendi aklına ve iradesine ya da toplumun aklına ve iradesine (toplumsal/kollektif akla, toplum mühendislerine, manipülatif kamuoyu önderlerine vs.) teslim olur ki, her ikisi de nâkıs/eksik ve âcizdir. Bu durum, kişinin ya kendini ya da toplumu (toplumsal-siyasal aklı, devleti) tanrılaştırması anlamına gelir.

Allah’tan bağımsız, O’na kul/teslim olunmadan inşâ edilen her kimlik, dayanaksız, temelsiz, sahtedir; fıtrata/yaratılışa uymaz, kişide iğreti durur; bundan dolayı insanı ve âlemi yaratan Rab/Allah, “...daha önceki Kitâb’larda da Kur'ân’da da insanlara “Müslüman” ismini/kimliğini vermiştir...” (22/Hacc, 78.) Bu kimlik, bizim “gerçek-hakikî ve üst kimliğimizdir”; diğer kimlikler (toplumsal, siyasal, kültürel, ırkî/etnik kimlikler) ise “alt kimliklerimizdir.” Alt kimlikler dışsaldır, ayırır/böler, birbirimizi tanımak (liteâtafû, 49/Hucurat, 13.) içindir; üst kimlik ise evrenseldir, birleştirir, kardeşlik kurmak içindir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET