KOR

Kor, odunun ya da kömürün ateş haline gelmesi. Arapçası gabes. Mûsâ (a.s.), Medyen’den Mısır’a dönerken Tûva’da/Tûr’da gördüğü ateşten ehline/ailesine belki size de bir kor (gabes) ya da bir Hüdâ/Hidâyet getiririm dediği şey kor. Aynı âyette “o ateşe” hem gabes (kor) hem hidâyet nisbet edilir. O ateşte/ateşin içinde (minhâ) gabes (kor), üstünde (alennâri) hidâyet (hüdâ) vardır. (20/Tâ-hâ, 10.)

O kor, içinize düşerse her yanınızı hidâyet kaplar; o ateş mukaddes bir ateştir; o vâdi (Tuvâ vâdisi) mukaddes bir vâdidir, o dağ (Tûr dağı) mukaddes bir dağdır; o dağda/o vâdide Mûsâ Rabbi ile görüşmüş/konuşmuştur.

Odun gibi, kömür gibi yaşayan bizlerin ciğerlerini “kor” kaplamaz/kaplamıyor; bizler hayat yolculuklarımızı yaparken böyle biateş göremiyoruz; o ateşten bir kor alıp başkalarına taşıyamıyoruz.

O ateşi görmek/görebilmek için en azından 8 ya da 10 yıl “Şuayb gibi”! birinden ders almak ve alınan bu dersi çobanlıkla hayata geçirmek gerekiyor. Her Peygamber çobandı; çobanlar, hayat sahibi her canlıya yiyecek ve içecek verirler/bulurlar, onlara iyi davranırlar.

Çobanlar, yöneticidirler; mâiyetleri altındakileri (mâiyet, aslında mea’dan beraberlik demektir; maiyette daha çok ast-üst ilişkisi değil sorumluluk baskındır) hakkaniyetle (Hakk’la) yönetirler. Hakkâniyete (Hakk’a) riâyet etmeyen bir çobanın, ateş (nâr) görmesi, o ateşi nûr’a (hidâyete, hüdâya) çevirmesi ve o ateşten bir gabes (kor) alıp ehline/etrafına getirmesi/yayması mümkün olmaz.

Buraya kadar anlatılan kor (gabese), Tâ-hâ, 22’deki kor. Aynı kor, Kasas, 29’da cezvetin ve haberin (leallî âtîküm minhâ bihaberin ev cezvetin minen nâr); Neml, 7’de şihâb (leallî âtîküm minhâ bihaberin ev âtîküm bişihâbin gabesin) şeklinde geçer.

Kor, şihâbtır; şihâb, ışındır/ışıktır. Kor, cezvedir; cezve, meşaledir. Kor, haberdir; haber, mukaddes sözdür; o söz, bir meşale gibi, ışın/ışık gibi nesilden nesile taşınır/taşınmalıdır. O meşaleyi Âdem yakmış İdrîs’e vermiş, İdrîs Nûh’a, Nûh İbrâhim’e, İbrâhim Mûsâ’ya, Mûsâ Îsâ’ya, Îsâ Muhammed’e = Hepsine (ve bize!) Allah (c.c.) emânet etmiştir. O ışık/meşale Muhammed (a.s.) ile Nûr’a dönmüş ama O’ndan sonra “sönmüştür.”!; sönmese de ışığı azalmış, tekrar kora/kor hâline dönmüştür. 

O koru canlandıracak, o ateşi tekrar yakacak “adamlara” ihtiyaç vardır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET