SÂMİRÎ

Hz. Mûsâ, uzun ve çetin mücadeleden sonra kavmini Firavun’un zulmünden kurtarınca, kavmini kırk yıl çölde tuttu; bu, bitür arınma idi; kavmi bu çöl hayatına (arınmaya/ilahî ikram olan menn ve selvâya = kudret helvası/mantar ve bıldırcın etine; Tâ-hâ, 80) sabredemedi; soğan, sarımsak, acur, mercimek, vs. istediler. Hz. Mûsâ onlara : “değerli olanı değersiz olanlarla mı değiştirmek istiyorsunuz?” diye sormuştu. Onlar, “tek çeşit” yiyeceğe kanaat etmeyince şehre indiler ve üzerlerine alçaklık ve yoksulluk damgası vuruldu. Bu, haksız yere (biğayri haqqın) Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri = dinlememeleri ve Elçilere kast etmelerinin (karşı gelmelerinin, öldürmelerinin!) bir sonucu idi... (Bakara, 61.)

İştah, nefsin arzusudur. Rabbin arzusuna uymayan iştah, nefsi azdırır. Nefsi azan Sâmirî, Mısır’dan çıkarken kavminin yanlarına aldıkları altınları (paraları) eriterek bir buzağı heykeline dönüştürdü ve kavmine (Sâmirî de Mûsâ’nın kavmindendi) önceden ilâhı(m/n)ız buydu dedi. (= paraya/altına tapma, altından put/buzağı yapma.)

Bugün yaşadığımız aşırı tüketim kültürünü/çılgınlığını (=doymak bilmez iştahımızı) bir de bu açıdan okusak fenâ olmaz!.

Kanaat olmazsa, çağdaş Sâmirîler altınla (para ile, altın ve dövizle) oynar ve üzerimize alçaklık ve yoksulluk damgası vurulur; zengin daha zengin, fakir daha fakir olur.

Zengini zengin edenler, fakirlerdir; fakirler, ne zaman zenginlerden desteğini çekerse, Sâmirîler ancak o zaman çaresiz kalır.

Döviz ve altın yükseldikçe, dövize ve altına yüklenirsek, gereksiz/lüx tüketimden vazgeçmezsek, üzerimizdeki alçaklık ve yoksulluk damgası aslâ kalkmaz, Sâmirîler semirilmeye, fakirler de sömürülmeye devam eder.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET