BİR ATASÖZÜ

Atasözü şu : “İnsan, yanıla yanıla âlim; yenile yenile pehlivan (ya da galip) olur.”

İnsan doğarken bişey bilmeden ve çook güçsüz doğar; zamanla öğrenir ve güçlenir. Modern psikoloji bu durumun bilgi kısmına tabula rasa = temiz ve boş bir zihin der. Güçsüzlük ma’lum da bilgisizlik konusunda görüş ayrılıkları var. Bilgi, insanda saklıdır/kodludur ama insan onu unutmuştur; böyle bakarsak bilme, hatırlamadır/zikirdir. Ne kadar çok şey hatırlarsak, o kadar çok şey/i biliriz ama aynı zamanda şeyler (bu kadar çoook şey) arasında da kayboluruz!. Bildiğimiz (i sandığımız bu) şeyleri tevhîd etmeli = sistemleştirmeli, onları Bir Rabbin Emrine vermeliyiz!. Bunu yapamazsak, “ilim denizinde boğuluruz.”!.

Tevhîdi bulursak = İlahî sistemi kurarsak, o sistemin içinde olan bizler, görevimizi = ne yapacağımızı ve nasıl yaşayacağımızı da biliriz.

Kendi dünyasında böyle bir “sistem kurmuş” bi adamla tanıştım. Yüksek tahsilli idi; devlette yüksek rütbeler elde etmiş ve tüm rütbeleri terk etmiş ve sanayide çalışıyordu. Çalıştığı dükkana gittim;  biz, dükkânın önünde sohbet ederken bir dilenci kadın geldi, sadaka istedi; o bişey vermedi... Ben, bişey sormadan, (soracağım şey : ‘niye vermedin?’ değildi, gerekçe idi), “onun beslenmesi iyi, göğsü dolu, ağzında da altın diş var...” dedi. Anladım ki kime verileceğini, kime verilmeyeceğini biliyor. O : “İnsan yanıla yanıla öğreniyor. Şimdiye kadar o kadar çoook yanıldım ki, artık kime ne vereceğimi biliyorum.” dedi.

Atasözünün ikinci kısmı (‘yenile yenile pehlivan olur.’ kısmı) benim alanıma girmiyor. Hiç güreş minderine çıkmadım, kimse ile güreşip de yenilmedim, daha doğrusu korkaklığımdan kimseyi rakip olarak görmedim ama, birinci kısımla ilgili ben de epey tecrübe yaşadım. Çook yazara, fikir adamına (kendine âlim diyen hocaya) güvendim; yanıldım. Artık onların sözlerinden önce işlerine (= yaşam biçimlerine) bakıyorum; sözlerindeki samimiyeti ve ciddiyeti arıyorum.

Vermeye gelince Rabbim riya olarak görmez inşallah, az-çok verdim, verdiklerimin benden daha “lüks” yaşadıklarını da gördüm, üzüldüm. Sözgelimi dişlerim döküldü, kendim protez yaptırdım, verdiklerim “implant = çakma diş” yaptırdılar. Hayatımda “tatil” yapmadım ama o insanların tatile gittiğine şâhit oldum... Bunlar beni geçmişte üzdü; şimdi üzmüyor.

Neden?

Hatayı kendimde buluyorum. 

Ben de, bana verilenleri zamanında doğru = yerli yerinde kullanmadım; belki de hâlâ öyleyim. Bilgi verildi, onu sermaye yaptım, onunla para kazandım. Para verildi, iki-üç çift elbise/ayakkabı yetecekken 8-10 çift elbisem/ayakkabım oldu...

Şimdi, geçmişime göre biraz daha dikkatli olmaya gayret ediyorum; hepsi bu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET