AÇIN GÖZLERİNİZİ!..

“Açın gözünüzü”! diyebilmeyi çok isterdim ama korkuyorum!.

Kör olabilirsiniz.

Hepimiz zindanda = çook karanlık bir dünyada yaşıyoruz. 

Aydınlık bir dünyadan (cennetten) zindana (buraya) düştük  = Hubût.

Neden?

“Yasak ağacın” meyvesini yedik. Şeytana kandık. Doğru söylüyor sandık. Yemin etmişti. “Feqâsemehümâ innî lekümâ lemin’en-nâsihîn.” Size nasihat ettiğime yemin ederim demişti. (7/21.)

Dünya, düştüğümüz yere (cennete) göre zindan. Zindanda olduğunu bilenler, kurtulmak ister. Zindan karanlıktır. Karanlıkta bişey görünmez. Görülenler, karaltıdır. Karanlığa gözleri alışanlar bile en iyi ihtimalle gölge/ler görürler. (Eflâtun’un mağara metaforu.)

Zindanda olduğunu bilmeyenler, kurtulmayı da akıllarına getiremezler. “Dışarıda bambaşka bir dünyanın olduğuna” da inanmazlar. O dünyadan söz edenlere deli = mecnun, sihirbaz = büyücü, kâhin, şâir, uğursuz derler.

Elçiler ve Kitâb’lar, yeni bir dünyadan (öte dünyadan) söz ederler. Bu dünya “geçicidir” derler. Şeytan, öteki/ilk dünyaya geçici demiş, insanı = bizi ebedîlikle = huld ile kandırmıştı. (Ebedî yaşamak ve melek olmakla. 7/20.) Düşün(ün)ce anlayanlar, buranın değil, oranın ebedî olduğunu anlarlar = bilirler. Bu düşünme, aynı zamanda hatırlatmadır = zikirdir. Zikredilince = hatırlanınca, hatanın = işlenen suçun = İlâhî Sözü dinlememenin = Rabbe itaatsizliğin cezayı gerektirdiğini ve o cezaya maruz kalarak = düştüğümüzün = zindanda oluşumuzun farkına varılır ve “Rabbenâ zalemnâ enfüsenâ.” Ya Rabbi!, ‘ben (kendime zulm) ettim, Sen etme’ (!) denilir... (7/23.) 

Özür dilenir. Af dilenir. Tövbe edilir.

Şeytan gibi inat edilmez!.

Zindanda = karanlıkta mutlu-mesut yaşayanlar için, özür/af/tövbe söz konusu olmaz; onlar “gururlu = kibirli” şeytanî insanlardır, onlar kendilerinden başka kimseyi görmezler, görseler de kendi “kumaşlarını” (üstün, ateş-toprak) görürler, görmek isteseler de göremezler, çünkü zifiri karanlıkta = zindandadırlar.

“Görenler” :

1. Zindanda olduklarını bilenler,

2. Zindandan çıkmak için çaba gösterenler,

3. Gözlerini “yavaş yavaş = tedrîcî olarak” ışığa hazırlayanlardır.

Bu üç durum sizde yoksa, ‘sakın gözlerinizi açmayın!, kör olursunuz.’

Varsa da, “dışarıdaki ışığa” birden çıkmayın, gölgelerden, seherlerden, şafaklardan başlayın.

Gece kalkmak (teheccüd, 17/79), karanlıkta olduğunun farkına varmak; ‘gece ibâdet etmek’, aydınlığa çıkma ve ışığa alışma çabasıdır. (25/64. 32/15-16. 39/9. 51/17. 73/2-4. 76/26.)

Bu çabalar yoksa “sakın açmayın gözlerinizi!.”

Büyük sürprizler sizi bekliyor!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET