AZM

Azm : Yüksek düzeyli kararlılık. Sebat.

Bişeyin, biişin iyi, doğru ve güzel olduğunu biliyor, onun bizi daha iyi hâle getireceğine ve “mutlu ve huzurlu” edeceğine inanıyorsak ama o şeyi, o işi yapmak şimdi bize zor geliyorsa, onu kolay kılacak yollar-yöntemler aramalıyız. Meselâ 20 rekat teravih kılmakta zorlanıyorsak,  iki ya da dört rekat kılalım ama devamlı/her gün kılalım; göreceksiniz belli bir süre sonra onu 8, 10, 20 rekât yapacağız. Okuma zor geliyorsa ‘her gün ama her gün’ bir takvim yaprağı arkası okuyalım; üç-beş ay sonra kısa yazıları, bikaç sene sonra uzun yazıları (kitap) okumaya başlayacağız. Çok verme canımızı acıtıyorsa, az verelim ama devamlı gönülden verelim, verdiğimizin hesabını sormayalım; göreceksiniz belli bir zaman sonra vermemek bize zor gelmeye başlayacak.

Yeter ki azmedelim, sebat edelim.

Azm = kararlılık = sebat, insanın önüne büyük yollar = ufuklar açar. Sürekliliği olan bir damla mermeri deler. Sakın azm ile inadı karıştırmayalım. Azmde, gerçekte/hakikatte ısrar ve kararlılık vardır; sabır da bir azmdir; inatta ise gerçek/hakikat bilindiği hâlde aksine (gerçeğin/hakikatin hilâfına) bir ısrar vardır.

Ulu-l Azm Peygamberleri büyük yapan bu azmleri ve sabırlarıdır. Azm, hakta/hakikatte/doğrulukta kararlılık; sabır, hak/hakikat/doğruluk düşmanlarının engellerine (zulmlerine) dayanıklılıktır. Azm, sabrı; sabr, azmi besler.

Unutmayalım, azgınlar da azgınlıklarında azimli, kararlı,  sabırlı ve dayanıklıdır.

Fark nerdedir?!.

Fark : Ne için, kimin için ve neden azim ve sabır gösterdiğimizdedir.

İlâhlarımızın gücü = ilâhlarımıza bağlılığımız, bizim azim ve sabır gücümüzü = dayanıklılığımızı belirler.

Oruç, bu dayanıklılığı güçlendiren bedenî ve ruhî bir ibâdet, ilâhî bir ikram, eşsiz bir “egzersiz ve provadır.”

“Belki”! yarın bizi birileri açlıkla tehdit edebilir, bize yüksek miktarlarda paralar teklif edebilir... biz şimdi orucu hakkıyla tutarsak, yarın da oruç bizleri (bu gibi şeyler için) tutar.

Bu bilinçle oruç tutarsak, hedefimiz yüksek olur!.

Ben küçükken oruç tuttuğumda dedem : “Oğlum namazını da kıl, yalan da söyleme, haksızlık da yapma ki orucun kabul olsun, Allah seni sevsin.” derdi. Sanki o gün, o beni “iyi insan olmaya” hazırlıyordu. Yoksuldu ama istiklâl madalyasını ve gazi maaşını da reddetmişti. Sormuştum dedeme : “niye”? diye de, “Oğlum daha yaşın küçük, sen şimdi bunları anlamazsın.” demişti; sanki beni anlamaya teşvik etmişti; ogün bugündür anlama peşindeyim. Kıvılcımın nereden geldiğini bilemeyiz; azmimiz varsa o kıvılcım büyür, ateş topuna döner ama içimizde kin varsa o ateş yakar-yıkar; iman varsa anlar ve imar eder, ıslah eder.

Oruç, kişideki öfkeyi/kini (öfke kontrolünü) de terbiye eder ve sadece Rabbe teslimiyeti takviye eder. Rab dışında birileri bizi açlıkla, susuzlukla tehdit = terbiye! ederse, onlara “evyallah etmememize” de yardım eder.

Oruç, Rabbin dininde/dediğinde azimli/kararlı olmaya; Rabbin dinine/dediğine muhalif olanların baskısı/zulmü karşısında sabırlı/dayanıklı olmaya hazırlar bizi.

Makbul oruçları buralarda aramalıyız; bu oruçlardır bizi “azimli, sabırlı, makbul birer Müslüman” yapan. Tüm ibâdetlerde olduğu gibi oruç da bizi Müslümanlık = İnsanlık konusunda/noktasında daha ileri bir aşamaya taşıyamayacaksa (kemâl), yaptığımız, perhiz ya da diyetten başka ne olur?!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET