MESCÎD-İ NEBEVÎ ve YEŞİL DİREKLER
Efendimiz ve ilk dört halîfe zamanında mescidler her şeydi. Okuldu, meclisti, karargâhtı, bir olan Allah’a ibâdet (secde) yeriydi ve herkese açıktı.
Okuldu; bu okulda günde beş vakit (beş saat) ibâdet ve ibâdetten sonra da ders (vaaz, okuma-yazma, vb.) vardı. Üst düzey dersler için istekli kişiler (= ashab-ı suffa gibi) devamlı mescidde idi.
Meclisti, karargâhtı; ümmetin geleceği için ortak ve stratejik (= kimi, kimin himaye edeceği; kimin ne kadar vergi vereceği; kimin dış temsilci/elçi olacağı; savaş, seriyye kararları gibi) kararlar burada istişare ile alınırdı...
Her bir iş için, mescîdin içindeki yeşil direkler konum olarak belirlenmişti. Mushaf (= kitaplık) direği. Genelde Mekke’den Medine’ye hicret eden muhacirlerin etrafında toplandığı Muhacir direği. Ebû Lübâbe gibi suç işleyen sahabelerin bağlandığı Tövbe direği (cezaevi/hapishane). Efendimizin hâne-i saadetlerine en yakın olan ve orada itikâfa girdiği Serîr direği. Başta Efendimiz olmak üzere tüm Müslümanlara dışarıdan bir saldırı olmasın diye yanında beklenilen Muhafız direği. Dışarıdan gelen elçi ve misafirlerin kabul edildiği Elçi (= Vüfûd) direği. O ‘küçük’ (yaklaşık 10.000 kişilik) İslâm devletinde bu direkler âdeta birer bakanlık binaları gibi işlev görüyordu.
Mescîdde herkes, fikrini serbestçe beyan edebiliyor; derdini çekinmeden söyleyebiliyordu; kimse dışlanmıyordu. (İdeal demokrasi mi, ne?!.)
Mescîde gelemeyenler merak ediliyor; evlerinde ziyaret ediliyordu.
Mescîd, sosyal dayanışma ve yardımlaşmanın da, hazinenin (= beyt-ül malın) de merkeziydi; zekât, fitre, sadaka ve ganimetler mescide getirilir, oradan dağıtılırdı. Herkes, herkesi tanırdı.
....
Mescîdler camiiye dönüşünce, bütün bu işler “aksadı”!. Toplumun siyâset (yönetim) üzerindeki gözetimi ve denetimi de kalktı; belli bir süre sonra da siyâset (yönetim), topluma tepeden baktı.
Yorumlar
Yorum Gönder