KRONİK MESELE

Din-bilim meselesi. Bu meselede düşünürler (aydınlar) ikiye, hatta üçe ayrılıyorlar. 1) Din, bilim ile; bilim, din ile çatışır. 2) Çatışmasa da ikisinin alanı ayrıdır, ikisi de birbirlerinin alanlarına müdahale etmemeliler. 3) Din, bilim ile; bilim, din ile çatışmaz; ikisi yardımlaşır.

Ben 3. gruptayım. Bu yazı, kısaca bunu izah edecek.

Bilim, en geniş anlamda hayatın ve varlığın işleyişini anlar ve açıklar; din ise hayatın ve varlığın anlamını, varlıkların neden ve niçin var olduğunu söyler. Bilim, dinden yardım almazsa, neden ve niçin sorularına cevap üretemez; çünkü, hayatı ve varlığı bir bütün olarak dışarıdan kuşatamaz, büyük sistemi, sistemin tamamını göremez.

Bilim, henüz tam olmamış, tamamlanmamış, üzerinde kesin bir karara varılmamış, “değişken ve ucu açık” konu veya meselelerle uğraşır. Bilimin, dün doğru dediği bugün yanlış olabilir, yanlışlanabilir. Bilimde “kesinlik” yoktur. Bilim, sürekli şüphe ile çalışır, ilerler...

Her şeye (= bu kadar ilerlemiş görünmesine!) rağmen bilim, dinin doğrularını da yalanlayamaz; sadece onlara “dogma kulpu” takar ve senin (burada din) söylediklerin sorgulanamaz dogmalardır; ben her şeyi sorgularım, der; bilimin bu sözü de bir dogmadır. Sorgularsın da ne olur, nereye varırsın, senin bu sorgulaman benim ne işime yarar?!. Meselâ, bu kâinat ve içinde ben, şunun için varız; bizim sonumuz şöyle olacak, diyebiliyor musun?!.

En fazla dediğin, şu şöyle çalışır, hızlanır, şu şurada yaşar, bu burada, şunda şu var, bunda bu... ben senin buradaki yaşamını kolaylaştıracak (teknolojik) aletler yapayım, sana düşman olanlardan seni, yaptığım silahlarla koruyayım, sana kısa zamanda dünya ve uzay turu attırayım... der. eee, sonra?!. Herkes gibi ben de ölüyorum, şu ölümüme = ölüme bi çare bulsana!. Bulamıyorsan, ölüm sonrası için de bi konuşsana!.

Ölümün sonrası yok, her şey burada ve bura için.

Senin bütün çaban, benim 60-70 yıllık buradaki hayatım için mi?!. Din bana sonsuzluk va’dediyor. Din, ölüm sonrasından (= öte dünyadan) da haber veriyor. Ayrıca, bu dünya için de çok güzel şeyler söylüyor; hatta bu dünyanı güzel kılarsan/kurarsan, öte dünyan da güzel olur, kurulur, diyor.

Din, senin gibi, “yarım ağızla, ucu açık, değişken ve şüpheli” konuşmuyor; şu, şöyle ve şu şekilde olacak, tamamlanacak; sonra da şöyle bir “dünya” (hayat) kurulacak; burada şöyle yaşarsan şurada; böyle yaşarsan burada; (= cennet-cehennem) olacaksın/kalacaksın; oralarda ölümsüz olacaksın, ... bu hayat bunun için var, diyor.

Sen, bu hayatın niçin veya neden var olduğunu bana söyleyemiyorsun; beni bu hayatın içinde oyalıyorsun. Oyalananlar, seninle olsun; ben dine gidiyorum. Din, benim bütün sorularıma cevap veriyor. 

“Oyalama beni, çok işim var benim.”


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK