TANRI'NIN HÜKÜMRANLIĞI

İslâm’a göre Allah’ın Melik’liği veya İlâh’lığı; Hıristiyanlara göre de Krallığı.

“O, gökte de yerde de yegâne (= tek, biricik) ilâhtır. En iyi hüküm veren (= Hakîm), her şeyi bilen (= Alîm) O’dur.” (43/84.)

“...le-Hül Mülk.” Mülk O’nundur.

“Yerlerin ve göklerin egemenliğinin (= mülkünün) Allah’a ait olduğunu bilmez misin?!. Sizin için Allah’ın yanı sıra ne bir velî ne de bir yardımcı vardır.” (2/107.)

Mülk sahibi olmak demek, mâlik olmak, melîk (= kral, hükümdar) olmak demektir. 

Bizler, O’nun mülkünde yaşayan canlılarız; O, bizi mülkünden “geçici olarak” yararlandırmaktadır; “kalıcı yararlanma”, O’na olan kulluğumuza bağlıdır. O’nu, burada da Melîk (= Kral, Hükümdar, yegâne Egemen) olarak “görürsek”! ve O’nun seçtiği kullara (= Elçilere, Resullere) itaat edersek O’na itaat etmiş oluruz.

Elçilere (= Rasullere) itaat, Allah’a itaattir. “ve etîullahe ve rasûleH...” (8/46.)

Ama, O Elçiler (= Resuller) hayatta değiller ki!.

Onların getirdiği Kitâb’lar (= yasalar) hayatta. 

O Kitâb’ların (= yasaların, kuralların, emir ve yasakların) “yorumu” (= doğru okunması, anlaşılması ve uygulanması), Mülk sahibi Melîk’in (= İlâh’ın, Kral’ın) doğru bilinmesi ve sadece O’na itaat edilmesi (= teslim olunması = islâm ile) mümkündür. Bu da, samimiyet (= içtenlik, kalp temizliği), saflık (= iyi niyet) ve hesapsızlık (= dünyevî bir çıkar gözetmeme) veya sadece Allah (rızası) için iş yapma demektir.

O’nun Kitâb’ını (= yasalarını) geçici, kişisel, kavmî (= toplumsal ve siyasî) çıkarlarına göre yorumlayanlar (= hâmanlar, kârunlar, bel’amlar = tağutlar), O’nun Melîk’liğine (= İlâh’lığına, Kral’lığına) ortak olanlar veya kendilerini O’nun yerine kral (= melik, ilâh) tayin edenlerdir.

“Lâ ilâhe illâ-l Allah.”

“De ki : İnsanların Rabbine; insanların Melîk’ine; insanların İlâh’ına sığınırım; sinsi ayartıcıların şerrinden. Onlar, insanların göğüslerine (= kafalarına ve kalplerine) vesvese verirler (= onları ifsat ederler); açıktan/alenen ve gizliden. (= minel cinneti ven nâs).” (114/1-6.)

Niçin?!.

Tanrı’nın Hükümranlığına el koymak, O’nun Hükümranlığını gasp etmek için.

Koyabilirler, gasp edebilirler mi?!.

Hayır. Geçici olarak, koyduklarını, gasp ettiklerini sanırlar. O, onları bu yolla da denemek istemiştir.

Bilmezler ki, kendi hayatları da O’nun yed-i kudretindedir; O isterse, ânında onların canlarını da alır.

...

Not: Hâmanlar, Allah’ın ilâhlığını kabul etmeyenlere idarî ve siyasî danışmanlık yapanlar; kârunlar, bu mülk benim, ben kazandım diyen zenginler; bel’amlar,  Allah’ın dinini kişisel, siyasî veya kavmî çıkarları için yanlış yorumlayan din adamlarıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK