RABBİMİZLE İLİŞKİMİZ
İletişim ve İlişki. = İngilizce : Communication ve Relationship. Arapça : Tavâsul ve Alâka (Alaqa. “Halaqa-l insâne min alaq.” 96/2.)
İletişim, teorik (= sözel, kavlî); ilişki, fiilî/eylemseldir.
İnsanî düzeyde, iletişim ve ilişki yatay; ilahî düzeyde, bu iletişim ve ilişki dikey, hiyerarşiktir. İnsanî düzeyde de iletişimi ve ilişkiyi dikey (= hiyerarşik) görenler var!. Ben, ilahî düzeydeki iletişim ve ilişki hakkında üç-beş kelâm edeceğim.
Normalde her iletişim ve ilişki diyalojiktir, diyalogu esas alır; monolog iletişim ve ilişki olmaz. İlahî iletişim ve ilişki de böyledir. İlahî iletişim ve ilişkide kul (= abd), aşağıdan yukarıya (= kavlî ve fiilî duâ ile); Rab, yukarıdan aşağıya (= inzal ile) “konuşur”!. Kulun Allah’tan sözlü/sözle bişey isteğine kavlî duâ (= iletişim); bu isteğin yerine gelmesi için kulun gereğini yapmasına fiilî duâ (= ilişki); Allah’ın kulunun bu kavlî ve fiilî duâsına cevap vermesine ise icâbet veya inâyet diyoruz. İcâbet, cevap verme. İnâyet, iyilikte bulunma; inâbet ise, samimiyetle yönelme; münîb (= ﻣﻨﻴﺐ), samimiyetle = ihlâsla gönülden yönelen.
İcâbet de inâyet de Kur’anî kavramlardır. İcâbet, 43 yerde geçer; inâyet, kelime olarak Kur’an’da geçmez ama içerik veya anlam olarak, Allah’ın insan ve kâinat üzerindeki her türlü tasarrufuna karşılık olarak kullanılır. Kelâmcılar ve İslâm filozofları, özellikle de İbn Rüşd, inâyet delili üzerinde çok durur. İnâbet ise, 18 yerde geçer. Ben burada, icâbet (= Allah’ın bize cevap vermesi!) üzerinde duracağım.
İletişim ve ilişki diyalojiktir, iki yönlüdür, karşılıklıdır, diyalogu esas alır; dedim. Allah’ın bizimle iletişimi ve ilişkisi de böyledir. (= diyalojiktir, karşılıklıdır); buna mütekâbiliyet de denir.
Mütekabil, karşılıklı, yüz yüze (= face to face) ilişki ve iletişim (görüşme) demek. Tabiî, Allah ile ilişkimiz ve iletişimimiz, yüz yüze (= face to face) ve yatay bir ilişki değildir; dikeydir, hiyerarşiktir. Bu ilişki ve iletişimi, en iyi Enbiyâ Sûresinde görüyoruz; Allah’ın kullarına icâbet etmesi (= cevap vermesi), dört kez bu sûrede geçiyor. (76, 84, 88 ve 90. âyetler.) 76. âyet, Nuh (a.s.)’ın; 84. âyet, Eyyüb (a.s.)’ın; 88. âyet, Yunus (a.s.)’ın; 90. âyet, Zekeriyya (a.s.)’ın duâsına cevap = icâbet olarak.
...
Özetlersem, ‘siz Benim çağrıma icâbet edin, Ben de sizin çağrınıza (= kavlî ve fiilî duânıza) icâbet edeyim.’, deniyor.
Buna benzer bir âyet de, “vezkurûnî ezkürküm” = siz Beni anın/hatırlayın, Ben de sizi anayım/hatırlayayımdır. (Bknz. 2/152.)
Allah’ın çağrısı nedir?!.
O’nun indirdiği dindir, Kitâb’tır.
Biz O’nun çağrısına duyarsız kalırsak, O da bizim çağrımıza (= kavlî ve fiilî duâlarımıza) “duyarsız”! kalır.
Her şeye rağmen, Rabbimizin bizimle iletişimi ve ilişkisi sünnetullah bağlamında sürüyor; kesilse, yaşayamayız; ama O’nunla “özel ve güzel bir iletişim ve ilişki” kurmak istiyorsak, O’nun çağrısına icâbet etmeliyiz; ki O da bizim çağrımıza (= kavlî ve fiilî duâlarımıza) icâbet etsin.
Bunun başka bir yolu yok.
...
İletişim ve ilişki tek taraflı, tek yönlü değildir. Bu konu benim uzmanlık alanımdır.
Selâm ve muhabbet ile. Blogdaki yazıları paylaşırsanız, sevinirim. Allah’a emanet olun.
Yorumlar
Yorum Gönder