ALLAH'IN "SAPTIRMASI"!.

Allah, kulunu saptırır mı?!.

Nisa, 143; Râd, 27 ve 33; İbrâhim, 4 ve 27; İsrâ, 97; Kehf, 17; Fâtır, 8; Zümer, 36-37; Mü’min, 33; Şûra, 44 ve 46; bu âyetlerde Allah kimi “saptırırsa”!, ona hidâyet verecek (ona doğru yolu gösterecek) kimse yoktur, denir. 

مَن يَهْدِهِ اللَّهُ فلا مُضِلَّ له، وَمَن يُضْلِلْ فلا هادِيَ له :

“Allah kimi doğruya iletmiş ise, onu saptıracak kimse yoktur; kimi de “saptırmış”! ise onu da doğruya iletecek kimse yoktur.” (Müslim, 867; Nesâi, 1578)

Allah, hem Elçilerini ve Kitâb’larını insanların hidâyeti için göndersin; hem de onları “saptırsın”!.

Bu, Allah için mümkün mü?!.

Aslâ.

Öyleyse, yukarıdaki âyetleri ve hutbede okunan bu hadisi nasıl anlamalıyız?!. 

Sapan, kendi sapar. Sapanı, kendi şeytanı, kendi kötülükleri = kötü duygu, düşünce ve eylemleri saptırır. Allah kimseyi saptırmaz. Allah, herkese akıl ve irade vermiş; hidâyet ve sapıklık arasındaki seçimi de insana bırakmıştır. İnsanın varlık (yaratılış, denenme, imtihan edilme) sebebi budur. Allah’ın insana akıl ve irade vermesi de, Allah’ın bir İradesi ve Seçimidir; Allah, insanı, bu seçimine göre değerlendirir, onun bu seçimini aslâ değiştirmez. Yukarıdaki âyetleri, aşağıda vereceğim âyetlerle birlikte değerlendirirsek, 

Bakara, 26 : “... ancak fâsıklar sapar.” Bakara, 108 : “... küfrü imana tercih eden sapar...” Âl-i İmrân, 69 : Kitap Ehlinden bir kısmı sizi saptırmak ister; onlar kendilerine benzeyenleri (= enfüsehüm) saptırırlar...” Nisâ, 44 : “Kendilerine Kitâb verilenlerden bir kısmı sapıklığı satın alıyorlar...” Nahl, 37 : “... Allah, sapıklığı kabul edene (satın alana) hidâyet vermez ve yardım etmez.”  Zümer, 41: “... hidâyet, kişinin kendi lehine; sapıklık, kişinin kendi aleyhinedir...”

Sorumluluk insanındır.

Beni Allah “saptırdı”! demek, sorumluluğu üzerimizden atmak, o sorumluluğu Allah’a satmak ve insan olmayı reddetmektir.

Kişi, özgür iradesi ve selîm aklı ile Rabbine (tam) teslim olmuşsa, zaten sapmaz; yine özgür iradesi ve sapık aklı ile Rabbine isyan etmiş = sapmışsa = yoldan çıkmışsa, Allah onun özgür iradesi ve sapık aklına müdahale etmez, ona torpil geçmez; geçse!, özgür iradesi ve selîm aklıyla hidâyeti bulana haksızlık etmiş olur.

Allah, hidâyeti bulması için herkese (= hidâyet arayan herkese) yardım eder. Elçiler ve Kitâb’lar göndermesi, böyle bir yardımdır. Allah’ı inkâr edenler ve Allah’ın bu yardımlarını reddedenlerdir sapıklar.

Allah, insanlar sapsın diye onlara yardım etmez; kendi iradesi ile sapanlara da etmez; sadece hidâyeti arayanlara ve bulanlara yardım eder. Hidâyeti bulursak, bize de yardım eder...

Allah, kimseyi saptırmaz. Bu, Allah’a iftira atmak olur. Bu, Allah’ın din (= Elçi ve Kitâb) göndermesine uymaz. Olacak şey mi?!, Allah, hem insanların hidâyeti için Elçiler ve Kitâb’lar göndersin, hem de onları saptırsın!. Sapan (= Allah’ın saptırdığı!) insan, yarın : ‘Ya Rabbî, beni Sen saptırdın, bugün niye beni cehennemine koyuyorsun?!.’ derse, ne olacak?!.

Ben, kendi suçumu Rabbime atfedemem; Rabbimi suçlu addedemem. Bu âyetleri "böyle"! anlamak, Allah’ı suçlu addetmektir.

Suçlu biziz, Rabbimiz değil.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK