ZEKÂT

Zekât, İslâm’ın beş şartından üçüncüsü. 

1. Kelime-i Şehâdet ‘getirmek’!.

2. Namaz kılmak. = Salâtı ikâme etmek.

3. Zekât vermek. 

4. Oruç tutmak. 

5. Hacc etmek = Hacca gitmek.

Kelime-i Şehâdet’in ve namazın hakkını veremeyen/ler, zekât/ı da veremez/ler.

Kelime-i Şehâdet, temeldir, esastır, asıldır, esas/asıl zemindir; diğerleri onun üzerine bina edilirler, onun için yapılırlar.

Zekât nedir, zekâtı kim, kime, niçin verir?!.

Zekât, temizliktir, temizlenmedir.

Neyle?!.

Emek verip de kazandığımız her şeyle. Malla, bilgiyle, ilgiyle, sevgiyle...

Zekâtı kim verir?!.

İnsanlar. Devletler değil. Sosyal devlet, insanlar zekat vermesin = veremesin diye onları fakirleştiren (demokratik- kapitalist) devlettir. Bu devlet, sosyal yardımları oya/rızaya transfer eden devlettir. Bu devlet, zengine çalışır, zengine hizmet eder; çoğunluğu fakir veya muhtaç eder, ama onları küstürmemek, onlardan oy/rıza almak için de onlara yardım eder; bu devlet, şeytanî bir devlettir.

Asil devlet, herkesin zengin olması için herkese eşit fırsatlar sunan/sağlayan, vatandaşları arasında ayrım yapmayan devlettir. Neyse, konumuz devlet değil; zekât. 

İnsanlar zekâtı temizlenmek için verirler. Mal, canın yongasıdır. Çünkü o mal (= bilgi, sevgi, ilgi, vb.) kazanılırken emek ve zaman harcanmış, ter akıtılmış, yorgunluk çekilmiş, aç ve uykusuz kalınmış, vs. Mala bir zarar gelirse, can acır; canın yongası soyulur.

Verirken de.

Bu yüzden, bazıları için mal vermek, can vermek gibidir.

Ebrâr olanlar bile malı severler, ama mala olan sevgilerine rağmen yine de verirler. = “...ve âtel mâle alâ hubbihî...” (2/177.)

Mala, paraya-pula (= altın ve gümüşe), soylu atlara (= arabalara), davarlara, ekinlere, hatta kadınlara ve çocuklara aşırı düşkünlük, tüm insanlar için caziptir, ve âyet bunu, 'hubbu-ş şehevât' = şehvete kapılma = takılma olarak niteler. (Bknz. 3/14.)

Bir de “...eşeddü hubben lillah...” = en şiddetli sevilen Allah var. (2/165.)

Zekât, en çok, en fazla Allah’ı sevdiğimizi gösterir. Emek vererek sahip olduğumuz bir şeyi, O’nun için vermez/veremezsek, en çok O’nu sevdiğimizi nasıl gösterebiliriz?!.

Zekât kimlere verilir?!.

“Sadakalar, Allah’tan bir farz olarak; ancak yoksullara, düşkünlere, bununla ilgili görevlilere, kalpleri kazanılacak kimselere, rikab olanlara (= kölelere), borçlulara, Allah yoluna ve yol oğluna aittir. Allah, her şeyi Bilendir, en iyi hüküm Verendir.” (9/60.)

Zekât, zorunlu sadaka; sadaka, gönüllü zekâttır.

Fakir (= yoksul, yoksun), sadece parası olmayan değil, bilgisi ve sevgisi de olmayandır.

Sizce, müellefe-i qulûb = kalpleri kazanılacak, İslâm’a ısındırılacak olanlar, para (mal) ile mi, bilgi ile mi daha kolay İslâm'a kazandırılır veya ısındırılır?!. Adam zengin veya onurlu/gururlu biriyse, parayı/malı rüşvet olarak görebilir ama sevgiyi ve bilgiyi görmez.

Zihinlerdeki (gönüllerdeki) köleliği (zincirleri), mal mı, bilgi mi daha kolay kırar?!.

Zekât niçin verilir?!.

Temizlenmek ve Huzur'a temiz varmak için.

Çünkü, “O gün (= kıyamet günü), ne mallar ne de oğullar (= evlâtlar) fayda verir; sadece temiz (= selîm) bir kalple gelenler (= gelme) hariç. (= müstesnâ).” (26/88-89.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK