UNUTMAK
İnsan kelimesinin, nisyan (= unutma/k) veya üns/ünsiyet (= yakınlık kurma, yakınlaşma) kelimesinden geldiği söylenir.
Bence, her ikisi de insana “yakışıyor”!. İnsan, hem unutuyor hem unutmuyor. (= yakınlaşıyor!.)
Unutmak, “unutulanı” aklın ve iradenin dışına atmaktır; unutmanın zıttı, hatırlamak = zikretmek, akılda (= gönülde) tutmaktır.
Unutma örnekleri :
• Bir zamanlar çocuk (bebek) olduğumuzu unutuyoruz.
• Bir zamanlar fakir (ve anne-babamıza muhtaç) olduğumuzu unutuyoruz.
• Bir zamanlar köylü olduğumuzu unutuyoruz.
• Bir zamanlar yaşadığımız bu yerlerde başka insanların yaşadığını unutuyoruz.
• Bir zamanlar bizim de ana-babamız, dedemiz-ebemiz olduğunu unutuyoruz.
• Bir zamanlar bizim de ana-babamız, dedemiz-ebemiz gibi olacağımızı = öleceğimizi unutuyoruz.
Çook daha gerilere gidelim.
• Bir zamanlar “yok”! olduğumuzu, adımızın-sanımızın anılmadığını unutuyoruz.
• Bir zamanlar toprak (çiçek, böcek, sebze-meyve vb.) olduğumuzu unutuyoruz.
Daha “gerisini” bilmiyoruz ama Kitâb, bize bazı “ipuçları”! veriyor. ‘Kâlû : Belâ’ diye bildiğimiz bir “âlemde” bize, “Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?!.” diye bir soru sorulmuş; biz de “evet = belâ” cevabını vermişiz ama unutmuşuz!.
Bu “evet’ı = belâ’yı” (= Rabbimizin Allah olduğunu) unutunca, her şeyi unutuyoruz = her şeyi “kul-lanırken”, amaçsız kullanıyoruz = Rabbimizin de bizi kul-lanmasına izin vermiyoruz.
Unutmasak, O’na yakınlaşacak, O’nun bize verdiği şeylerle O’na ünsiyet besleyecek, yakınlaşacağız.
“... nesüllahha fe ensâhüm enfüsehüm ... = onlar Allah’ı unuttu, Allah da onlara kendi nefislerini (?!) unutturdu...” (59/19.)
Şimdi, unutmayanların nasıl olacağına bibakalım!.
“Rabbimiz Allah’tır diyenler (= Allah’ı = Allah’a verdikleri sözü unutmayanlar = Rabbi sadece Allah olanlar), sonra da bu şekilde istikâmet üzre dosdoğru yol yürüyenler için melekler : Korkmayın!, üzülmeyin!, size söz verilen cennetle sevinin!. Biz, dünya ve âhirette sizin dostunuzuz (= nahnu evliyâüküm), orada istediğiniz her şey var, istediğiniz her şey emrinizdedir, diyecekler.” (41/30-31.)
Unutanlar için de “unutulma” var. “... innâ nesînâküm ... (bugün) Biz de sizi “unuttuk”!...” (32/14.) Bu “unutma”, sizce nasıl bir “unutma”?!. Rab, unutur mu, “unutursa”, ne olur?!.
...
Unuttuğumuz kişi ile herhangi bir yakınlık (= ünsiyet) kurulur mu?!.
İnsan, hem unutan hem de unutmayan (= ünsiyet kuran) bir canlıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder