BİR ZAMANLAR...

Bu yazı, esasında ‘neydim, ne oldum, ne olacağım.?’ yazısı olacak, ama ölçeği de birazcık geniş tutacak.

(Zaman, geçmişi, şimdiyi ve geleceği kapsayan kesintisiz bir süreçtir, bir akıştır; akıyor, geçiyor-gidiyor... Nereye?!... “ilâ rabbike yevmeizin-il müstekar”, 75/12.)

...

Bir zamanlar ben de çocuktum; şimdi yetişkin (ana-baba, yaşlı vs.) oldum; sonra, ... olacağım.

Bir zamanlar, ben de “yoktum”!; ben yokken anam-babam, dedem-ebem vardı; şimdi “yoklar”; ben de “yok”! olacağım.

Bir zamanlar, ben de bişey bilmiyor, öğreniyordum (hâlâ bilmiyorum); şimdi, az da olsa bişeyler biliyorum (ve öğretiyorum)...

Bir zamanlar, bu topraklara Osmanlılar hâkimdi, şimdi Türkler; sonra, ... ???.

Türkler, bir zamanlar Şaman’dı; 751 Talas Savaşı ile Müslümanlıkla tanıştılar; şimdi Müslümanlar; sonra, ... ???.

Türklerin soyu Nûh (a.s.)’ın oğlu Yâsef’e dayanıyormuş; Yâsef, Orta Asya’yı vatan edinmiş... Türkler sonra Anadolu’ya (tüm dünyaya) göç etmiş...

Bir zamanlar, bu dünyaya ne güçlü krallar, sultanlar, kârunlar, firavunlar gelmiş; şimdi hepsi de “yoklar”!...

Ben de “yok”! olacağım.

Zaman (= Dehr), kesintisiz bir şekilde akıyor, akarken herkesi ve her şeyi “öğütüyor” (= un-ufak ediyor)!.

Kalıcı olan ne?!.

Bütün bu insanlar (ve yapıp-ettikleri) nereye gidiyor; onların  yapıp-ettikleri ve hayatları “bir oyundan” mı ibaret; herkesin yaptığı yanına kâr mı kalacak; bunca hayat/lar boşuna mı yaşanmış olacak?!.

İyi-kötü (insanlık) anlamını yitirdi mi?!.

Yitirdiyse bu hayat, anlamsız bir oyundan başka bişey değil; yitirmediyse, bir zaman gelecek, herkes hesap verecek!. Bir’ileri bize = herkese, hesap soracak!.

Hesap vereceğini (= hesaba çekileceğini) bilenle, bilmeyen (= inananla, inanmayan), aynı hayatı yaşayamaz; yaşıyorsa, inanç da hayat da ciddîye alınmıyor, hiçbir şeyden (yaşananlardan ve ölümden) ders alınmıyor, demektir.

Atalarımız bunu şöyle ifâde etmişlerdi :

“Hayat, ancak bu dünya hayatından ibarettir. Doğar ve yaşarız, bizi ancak zaman yok eder, dediler. Oysaki bu konuda gerçeğe dayalı hiçbir bilgileri yoktur. Onlar, yalnızca zanda bulunuyorlar.” (45/24.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET