BİRLİK ve BERABERLİK

1 Kasım’da ‘Birlik ve Büyüklük’ adlı bir yazı yazmıştım; orada birliğe değindim, burada değinmeyeceğim, beraberlikten söz edeceğim.

Beraber olmak, en az iki kişi ile olur; beraberlikte en az iki kişi bir-arada, yan-yana bulunur; beraberlik, biraradalık ve yanyanalıktır.

Beraber olanlar, zaman zaman ayrılırlar. 

Hep/sürekli beraber olanların = hiç ayrılmayanların her yapıp-ettikleri ortaktır, onlar çook iyi dostturlar ama herhangi bi konuda anlaşamazlarsa, ya biri diğerinin dediğine razı olur, ya da ayrılırlar = beraberliklerini sona erdirirler.

Ara-ara (= ara-sıra, zaman-zaman) ayrılanlar, tekrar bir-araya gelmek, beraber, yanyana olmak için ayrılıyorlarsa, bu ayrılık : a) ya beraberliği bozmak için, b) ya da güçlendirmek içindir. İlki (= a), ilk beraberlikten memnuniyetsizlik ve yeni bir beraberlik arayışı; ikincisi (b), ilk beraberliği tahkim etmek içindir.

Bu iki durumu (= ayrılmayı ve kalmayı) belirleyen şey nedir?!.

Beraber olanları, bir-arada tutan değerler. Eğer bu değerler, birarada, beraber, yanyana yaşayan grubun, cemaatin, milletin üyelerini “ortak ilke, ortak ülkü” etrafından birleştirebiliyorsa, beraberlik bozulmaz; birleştiremiyorsa, beraberlikler uzun sürmez.

Değerleri de bir-arada, beraber, yan-yana tutan “Güçlü Bir Değer”! olmalı; yoksa, değerler de birbirleri ile anlaşamazlar; birbirleri ile bir-arada, beraber ve yan-yana bulunamazlar, olamazlar.

Beraberliği, Bir’liğe dönüştüren, değerlerin gücüdür. Beraber olanlar, bir olurlarsa, ortada o birliği anlayacak hiçkimse, hiçbir kimlik kalmaz, sadece “Bir (ve Birlik)” kalır.

Ama, Tanrı'nın Bir'liği bu tür bir beraberlikten değil.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET