ÂHİRET İNANCI

Âhiret, dünya olmadan olmaz. Dünyada olanlar âhirete inanırlar ama her dünyada olan da ona inanamaz.

Dünyada olan her insan, önce dünyaya doğar; sonra, kendini dünyada bulur. = Ergenlik ve dünya ile sağlıklı-sağlıksız ilişkiler kurar;  ya temelli dünyalı olur, dünya ile dostluk-yârenlik eder, dünya ile kaynaşır; ya da dünyada misafir olduğunu anlar ve onunla arasına mesafeler koyar. Dünya caziptir, insanı çeker-alır, kandırır. Akıllı adam, dünyadan gidenlerin kazandıklarını yine dünyada bıraktıklarını görür ve dünyaya/dünyalığa çok fazla meyletmez; onunla/onlarla arasına mesafeler koyar.

Böyle bir adam, dünyadadır ama dünyalı değildir; dünyada misafirdir.

Dünyada misafir gibi yaşamayan, âhirete inanmış gibi yaşayamaz.

Bilmeyenler için hatırlatayım. Misafir, seferde (yolda) olan, bulunduğu yerde geçici/muvakkaten bulunan demektir.

Yolda olmak için, yola/yolculuğa çık(ıl)acağını bilmek, yola girmek gerek.

Adam, dünyaya dibine kadar batmış (âhiret için hiçbişey yapmıyor, ölümler bile onu ayıktırmıyor, vs.), dünyanın bir yol olduğunu unutmuş ya da bilmiyor, yine de günde 40 kez, “ihdinâ-s sırât-al müsteqîm” diyor. Doğru yol kaygısını = doğru istikâmet kaygısını, yolda olduğunu bilenler ve yolunu şaşırmak istemeyenler, şaşırmaktan korkanlar duyar; içimizde bu “kaygı” yoksa, “ihdinâ-s sırât-al müsteqîm’i” günde 40 kez söylememiz, bir bant tekrarından öteye geçmez.

Bu kaygıdır, insanı dünyada diğer insanlardan farklı kılan.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET