LİSÂN-I HÂL
Son aforizmada (Eskiden’de) sorduğum “o şey” üzerine, “lisân-ı hâl” cevabı geldi, ben de bu kısa yazıyı lisan-ı hâle ayırdım.
Lisân, malûm dil; hâl de davranış, tutum, tavır. Hâl kelimesi, fiil olarak kullanılırsa, değişmek, dönüşmek anlamına gelir. O zaman, lisân-ı hâl de değişir, dönüşür; sabit değildir. O zaman, bu değişimi, dönüşümü, “istikrarlı, tutarlı” kılmak ve “kemâle taşımak” çook önemlidir.
Sözü de bir eylem olarak alırsak, normal lisân ile lisân-ı hâlin farkı nedir, sorusunu sorabiliriz. Sözde yalan olur da lisân-ı hâlde yalan olmaz mı = davranışlarımız (= hâl, tutum ve tavırlarımız) “sahte ve yapmacık” olmaz mı?!.
Olur, olabilir.
O zaman çözüm ne, ne yapmak gerekir?!.
İş, ihlâsa = samimiyete (= ittikâ’ya = taqvâ’ya) varıyor, çözüm, ihlâsta = samimiyette; o ihlâsı = samimiyeti de kişinin kendi ve Rabbi biliyor.
Kitâb, Kitâb’ın başkaları için değil (sadece) “muttaqîler için hidâyet” (= hüden lil mütteqîn, 2/2) olduğunu söylemesi, demek ki boşuna değil.
Kitâb da bir Söz, hem de çook ihlâslı = çook samimî (= doğru) bir Söz.
Yazıyı yine bir soru ile bitireyim.
Kitâb’ın lisân-ı hâli ne?!.
Yorumlar
Yorum Gönder