NAMAZDA BEDENİMİZ NE DER?!

Namazda Huzur’a temiz bir bedenle (ve kalple/gönülle) çıkarız = Abdest.

Namazda bedenimiz yönünü bulur = Kıble; Beytullah’a = Allah’ın Evine = Kıbleye yönelir.

Namazda ellerimizle mâsivâyı (= Allah dışındaki her şeyi) geriye (= arkamıza) atar ve Allah’u Ekber = Allah En Büyüktür, Allah’tan başka ilgilenebileceğimiz bibaşka büyük yoktur, diyerek başlarız = İftitah Tekbiri.

(Eûzu-Besmeleyi es geçiyorum.)

Huzur’dayız.

Ellerimiz bağlı, göbeğimizde; başımız önde, gözlerimiz secde yerinde, ayaktayız = Kıyam.

Kıyamda okuduklarımızı (= söylediklerimizi) bedenimiz; bedenimizin söylediklerini (= okuduklarını) kıyamda okuduklarımız yalanlamamalı; unutmayalım!, Huzur’dayız; ne hâlde olduğunuzu (= tutarlılığımızı ve tutarsızlığımızı) “Huzur’unda Olduğumuz” biliyor; bu mesele, bu yazının konusu değil.

O’nunla konuşuyoruz. Biz O’na, O da bize, “bişeyler”! söylüyor/uz... = Kıraat.

Allah’u Ekber = Allah En Büyüktür, diyerek, “Tamam” anlamında eğiliyoruz = Rükû. (ve “Sübhane Rabbi-yel Azîm” (baş üstüne!) diyoruz. Doğrulurken de, secdeye varırken de yine Allah’u Ekber = Allah En Büyüktür, diyoruz.

Sen’in için (= Sen’in Emrin = Dinin için) bu bedenimi = benimi çook rahat bir şekilde fedâ (= mahv) edebilirim = ediyorum diyerek, bedenimizin tüm (= yedi : iki el, iki ayak, iki bacak/diz ve başı [= alın ve burnu]) âzâlarını yere seriyoruz = Secde. Secdede söylediğimiz söz : “Sübhane Rabbi-yel A’lâ.” (Sen varken, ben kim oluyorum!; Yüce = A’lâ Olan sadece Sen’sin.)

İlk rekâtta kusurumuz olmuş olabilir; bir (iki, üç, dört,) rekât daha... ikinci, üçüncü, dördüncü rekâtlarda da aynı “şeyleri” söyleyerek sözlerimizi (= hareketlerimizi) pekiştiriyoruz ve ‘dizlerimizi kırarak’! tahıyyata oturuyoruz. Tahıyyattaki konuşmalar, sanki Efendimizin Mirac’taki konuşması gibi!. İlk söz Nebî’nin : Ettehıyyâtü lil-Allah-i ves-Salavât-ü vet-Tayyıbât; sonra Rabbimiz (= Allah) Söz alıyor : Es-Selâm-u Aleyke Ya Eyyühe-n Nebiyy-ü ve Rahmet-ul Allah-i ve BerakâtüHû; sonra (= tüm hâzirûn : Huzur’da olan herkes = Salih kullar ve melekler...) hep beraber : Es- Selâm-u Aleynâ ve alâ ıbâdillah-is Sâlihîn; sonra, herkes tek başına : Eşhedü en Lâ ilâhe illa-l Allah ve Eşhedü enne Muhammed-en AbduHû ve RasûlüHû diyerek, başımızla sağımızdaki ve solumuzdaki âbid ve sâlih kullara (= cemaate ve yazıcı meleklere) selâm veriyoruz. 

Namaz kılan bir kul, bedeninin (ve kalbinin) söylediği bu sözlerin farkında olmalı, arkasında durmalı ve o kula dışardan bakan bir göz de o kulun bedeninde bu mesajları okumalı/okuyabilmeli.

Namaz, bedenî bir ibadettir; namaz kılan bir kul, bedenini her nerede kullanıyorsa, o bedenle namaz kıldığını unutmayarak ters = yanlış bir hareket yapmamalı = günah işlememeli; elinden geldiğince namazını hayatına da taşımalı.

Namaz, içimizdeki duygu ve düşüncelerin (= imanımızın) beden dilimiz ile dışavurumudur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET