OYUN

Erol GÖKA Hocanın son kitabı ‘Hayat Oyunu’ bağlamında bugün (11 Kasım) yaptığı söyleşiye katıldım. Bu yazı, Hoca’nın kitabından bağımsız olarak, oyun hakkındaki düşüncelerimi özetleyecek.

Ben, hayatı bir oyun olarak görmüyorum; itiraf edeyim önceden görüyordum.

Genelde bildiğimiz üzere oyunu çocuklar oynar ama şimdi çocukların oyununu da büyükler (oyun sektörü) belirliyor, çocuklarımızın hayal dünyalarını şekillendiriyorlar; onları amaçsız bir rekâbete (= yarışa) ve şiddete sevk ediyorlar. Çocuklarımın oynadığı oyunlardan biliyorum; çoğu oyun, şiddet içeriyor. Johan Huizinga gibi bazı düşünürler de hayatı bir oyun olarak görüyorlar...

Yetişkinler de hayatı bir oyun olarak görüyor.

Oyun oynayanlar, oyunda kendilerini kaybederler = oynadıkları oyuna dalarlar = oynadıkları oyun, onlara kendilerini ve dış dünyada olup-bitenleri unutturur; oyun bitene kadar hiçbir şeyin farkına varamazlar. 

Hayatı da bir bütün olarak oyun gibi görmeye başlarsak, ancak ölünce bu oyunun bittiğinin farkına varırız. 

Her oyun, kazanmak için oynanır, ama oyun oynayan herkes kazanamaz; oyunun kazananı olduğu gibi, kaybedeni de olur; kaybeden olmazsa; oyun, oyun olmaktan çıkar.

Eğer, oyun (= hayat oyunu) bitince (= ölünce), kazanıp-kazanmadığımızı bileceksek, hayat da bir oyundur. Ama ben, “kesin kazanmak üzere oynanan oyunun!” peşindeyim; bu yüzden hayata bir “oyun” gözüyle bakmıyorum.

Pekiî, ölenlere soramadığımıza göre, bu “hayat oyununu” kesin kazanacağımızı nasıl bilebiliriz?!.

Hayatın Sahibine sorarak.

Hayatın Sahibi, âhiret düşüncesi olmayan, tek dünyalı bir hayatın (= dünya hayatının), bir oyun, bir eğlence, süs, övünme, evlât ve mal çoğaltma yarışı olduğunu söylüyor ve ölüm sonrasına dikkatimizi çekiyor ve ölüm sonrasında, bu oyunu kaybedenler için azab; kazananlar için de mağfiret ve rızâ vardır, diyor. (Bknz. 57/20.)

O zaman, bu “hayat oyununun” nasıl kazanılacağını O biliyor ve bize de bildiriyor. Din, bunun için var. 21. âyet, Rabbinizin  mağfireti, rızâsı ve cennet/i için “yarışın = sébıkû!” diyor. Pasaj, 25. âyete kadar dikkatli bir şekilde okunmalı.

Hayat, ölümle anlamlı. Ölüm olmasa, hayatın bir anlamı olmaz; hayat bir oyuna döner ve bu oyunu kazananla kaybeden arasında hiçbir fark kalmaz. 

Bu “hayat oyununu” kazanıp-kazanmadığımızı ölünce anlayacaksak, risk çoook büyük. Rabbimiz, bunu (= riski) bizim için “şansa” bırakmıyor ve önceden haber veriyor.

İnanıp-inanmamak bize kalmış. Şahsen ben, belki de hiç kumar oynamadığım için bu riski almak istemiyorum = bir daha elime geçmeyecek olan bu hayatı riske atmak istemiyorum (= kaybı göze alamıyorum, belki de korkuyorum!.), bu yüzden Rabbime güveniyor = inanıyorum.

Sizi bilemem; siz benden çook daha “cesur” olabilirsiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET