SİHİRBAZLAR

Sihirbaz : Sihir işi yapan, göz boyayan.

Sihir (سحر), büyü. Bişeyi olduğundan (gerçeğinden) başka türlü göstermek, aldatmak, hile ile, yaldızlı sözlerle ve görüntülerle insanları kandırmak.

Seher de aynı harflerle yazılır, sadece ilk iki harfin harekesi üstündür. Ha’yı he yaparsak, bu seher (ﺳﻬﺮ), uykusuzluk anlamına gelir; sahurda da ha’ya vav bitişir. Ha’ya nokta koyarsak, (سخر), anlam : Ortaya çıkmak, eğlenmek ve boyun eğmek (teshîr) şekline dönüşür.

...

Gerçek (hakikat) neyse odur; sihir, gerçek olmayan şeyi gerçekmiş gibi göstermektir. Kişi, gerçekte zâlim, gaddar, kötü biridir ama sihirbaz istihdam ederek kendini merhametli, âdil ve iyi biri olarak gösterir. Tersi, mümkün müdür? Yani merhametli, âdil ve iyi biri, kendini zâlim, gaddar, kötü gösterir mi? Göstermez. Öyleyse sihir burada işe yaramaz.

Doktorada Siyasal Kampanyalar dersi aldığım için, bu işin medya (PR) ayağını iyi-kötü biliyorum. Çağdaş sihirbazları, medya, siyaset ve ticaret istihdam ediyor; onlar, sahipleri için millet nezdinde olumlu algı, itibar ve imaj oluşturuyor ve bu işten müthiş paralar kazanıyorlar.

Dünkü zâlim Firavun’un bir tür danışmanları olan sihirbazlar, Tevhîd, H/hak ve adâlet davasının savunucusu olan Mûsâ/nın (ve Hârun’un) karşısında yer almışlar; yenilip-gerçeği görünce de iman etmişlerdi. 

Dünkü sihirbazların oyununu Mûsâ’ın Âsâsı bozmuştu.

Bugünkü sihirbazların sihirlerini, oyunlarını kim bozacak?! 

Âsâ, Mûsâ’dan; Mûsâ da Rabbinden ayrılır, ayrı düşünülür/görülürse, yukarıdaki cümle çook eksik kalır.

Zamanımızda da çook maharetli sihirbazların, çook zâlim Firavunların bulunduğunu biliyorsunuz değil mi? Bunlar, bize kötüyü iyi; zâlimi merhametli; hırsızı-arsızı namuslu; karanlığı aydınlık gösteriyorlar; bizim de gözümüzü boyuyorlar.

Ellerinde geçmişte olduğu gibi sadece ip yok; televizyon var, sinema var, reklâm var, gazete, dergi, broşür, kitap var, para var, güç var, silah da var...

Mûsâ (a.s.), --- pardon Rabbimiz Allah, --- bize modern sihirbazlara nasıl karşı koyacağımızı da öğretiyor.

İçimizde “iman ateşi” olmadan, Rabbimizden güç ve destek alınmadan, modern araçlara sahip olarak, modern sihirbazlarla ve modern Firavunlarla mücadele edemeyiz!.

Düşmanın silahı ile silahlanmanın olmazsa olmaz şartı : “İman Ateşidir”!. O “ateş” bizi yakmıyorsa, gücü kendimizden bilir, her şeyi mülk edinir, bizler de onlara, o sihirbazlara, firavunlara benzeriz.

Rabbi, Mûsâ’yı, zulmün çook ağırlaştığı bir dönemde yaratmış; zulmün merkezinde büyütmüş; sevdiği bir kulunun = Peygamberin (kayın pederinin) dizinin dibinde yetiştirmiş ve Tûr’da da Ona bu vazifeyi vermişti.

Sonunda da Onun (ve kardeşi Hârun’un) mücadelesini gören sihirbazlar, “biz de Mûsâ ve Hârun’un Rabbine inandık.” demişlerdi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET