GANİMET

Ğanimet :

Kazanılan savaştan elde edilen mallar ve insanlar (= esirler).

Ele geçen emeksiz, bedava mal.

Ganem, koyun. Ganî/Gınâ, zenginlik, servet.

...

1.

Ben savaştım, ben kazandım. Ben çalıştım, ben kazandım. Ben okudum, ben kazanıyorum. Bütün bunlar benim hakkım. Karun, bu servet bana, benim bilgim sayesinde verilmiştir derken, bence bizden insaflı idi; ‘verilmiştir’ diyordu. (39/49.)

2.

Savaşan (çalışan) herkes gibi ben de savaştım (çalıştım), payımı, hakkımı da istiyorum ve alıyorum.

3.

Ben, ganimet için değil kutlu ve ulvî bir dava için savaştım (çalıştım), sonucunda elde edilen “gelirden/ganimetten” bişey istemiyorum.

4.

Beni Yaratan, bana savaş (çalış) dedi, ben de savaştım (çalıştım); O bana ne verirse (ne kadar nasip ederse) kabulümdür, ona razıyım. 

5.

Ben savaşmadım, Rabbim beni kullanarak “savaştı”!. (Ma’bud, abdini/kulunu kullanır, kuluyla iş görür.) Bu savaşta yenen ben değilim, O. (Ganimet de O’nun hakkı.)

...

Enfal, 17. âyet, “Onları siz öldürmediniz, Allah öldürdü; attığın zaman da sen atmadın, Allah attı. Allah bunu Mü’minleri sıkı bir sınavdan geçirmek için yaptı...” der.

Bunu kime söyler?

Hem ‘ben öldürdüm, ben attım; ganimet de benim hakkım’ diyenlere, hem de 3, 4 ve 5’deki gibi bir duruş sergileyenlere.

Bedir Savaşı sonrasında Ashab arasında ganimet paylaşımında sorun çıkmış; bazı insanlar Efendimizi üzmüştü.

Aynı sûrenin 41. âyeti : “Bilin ki ganimetlerden elde edilen payın beşte biri (1/5), Allah’ın, Rasûlünün, yakınların, yetimlerin, yoksulların ve yolcularındır...” der.

...

Allah, kulunu kullanır; almakla/aldırmakla da vermekle/verdirmekle de dener; alanın, niye aldığını; verenin, niye verdiğini de bilir.

“... Siz bilmezsiniz, Allah bilir.” (2/216, 232. 3/66. 16/74. 24/19.)

“... Allah dilemedikçe, siz dileyemezsiniz.” (76/30. 81/29.)

Siz, kendinizi bişey zanneder, böbürlenir ve sahiplenirsiniz.

İnsan, açgözlü, doymak bilmez bir varlıktır; bütün ganimet benim olsun ister; var olmayı sahip olmakta arar; tanrı olmak ister ve tanrısallık taslar.

Herkes tanrı olmaya kalksa (olsa!), tanrılık ayağa düşer.

Herkes (!), Tanrı’ya kul olsa; Tanrı, Kendisine kul olanları Katına yükseltir, Katından “Ganimetler, Zenginlikler ve Yüce Kimlikler”! verir; Kendisine kul olmak istemeyenleri de alçaltır, yerin dibine geçirir.

Kişiye kimliğini (zenginliğini) veren kendi değildir. Varoluşçular, ‘insan, kendini var eder.’ derler. Kitâb, “insan, henüz adı anılan bişey değildi...” (76/1.) “Biz onu bir damla karışık bir sudan (menîden) yarattık.” (76/2 daha bir çok âyet) der...

Aslında varlık (var olmak) da bir ganimettir. Varlığının kıymetini bilmeyenler, başka ganimetlerin peşindedirler.

Varlığın/ın kıymetini bilmek de Rabbi/ni bilmekten geçer. Rabbi/ni bileni Rabb/i, bilgisi oranında ganimetlere boğar. (Buradaki bilgi, marifetullah’tır, amelden ayrı değildir.)

Ama biz, âcil, peşin olan ve çabuk geçeni seviyor, âhireti umursamıyoruz. = “kellâ bel tuhibbûnel âcile ve tezerûnel âhira.” (75/20-21.)

Ganimeti de yanlış yerlerde arıyoruz.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET