ÇALIŞMAK

Çalışmak, bişeyler elde etmek için gayret etmek, çaba göstermek.

Elde edilen şeylerin neye ve ne işe yarayacağı, çalışmayı tetikler.

Ekmek parası için çalışmak, asgarî geçim demektir. Dilenmeyeceksek, asalak bir yaşamı da benimsemeyeceksek, kendimiz ve bakmakla yükümlü olduğumuz kişilerin ekmeğinin (ekmek) parası için çalışmamız şarttır.

Ekmeği biriktirmek (dolayısı ile çürütmek, küfletmek) için ya da ekmeği pastaya dönüştürmek (lüks hayat) için çalışmak da bir tercihtir.

Yeterli ekmeği olmayanlar, “ekmek hayrı” (maddî yardım) yapamazlar; bu anlamda hayr, fazla ekmeği olanlar içindir.

Yeterli ekmek elde edilince, ilim için ya da başkalarının ekmeği için çalışmak da başka bir tercihtir.

İlim (علم), âlemi (عالم) bilme ve anlama çabası ve çalışmasıdır. Âlemi, ilmi oranında bilene, âlim (عالم) denir. Âlim ile âlem arasında sadece hareke farkı vardır; bunu dikkate almazsak (dilde, görüntüde/zahirde) âlim, âlem; âlem, âlimdir.

Âlim, sadece kendi için değil, kendinin de içinde bulunduğu âlem için çalışır; buna, ‘Allah Rızası’ (Allah) için çalışma denir. 

Allah Rızası (Allah) için çalışma, çalışmanın karşılığını Allah’tan beklemedir. Elçiler böyle çalışmışlardır. Onların hepsi : “lâ ecriye illâ alallah”, mealen, Biz sizden bir ücret (karşılık, ecir) istemiyoruz; Bize ecri Allah verir (verecektir) demişlerdir. (Hûd ve Şuarâ Sûrelerine, Yasin 2. sayfa 21. âyete ve bağlamına bakılabilir.)

...

Çalışma, Arapça Sa’y (سعى) demek. Sefâ ile Merve arasındaki “koşuya = çabaya” da sa’y deniyor. Hâcer Vâlidemiz, bu çalışma ile oğlu İsmail için iki dağın arasında “su koşusu”! yapıyor = su arıyor, bağırıyor; bi taraftan da oğlunu gözetliyordu. 

Muhakkak sizin sa’yinizi çeşit çeşit yaptık. = “inne sa’yeküm leşettâ.” (92/4.)

Herkes, şâkilesine göre iş yapar. “küllün ya’melü alâ şâkiletih...” (17/84.)

İş yapma/çalışma, gayret noktasında, amel (عمل) ile sa’y (سعى) aynıdır. Sa’yde sanki bir nötrlük vardır da amel onu iyi veya kötü niyetle değere dönüştürmektedir. Sa’y, çalışma ile elde edilen hasılaysa; amel o hasılayı kullanımdır. Çünkü, 

“Kim verir (ea’tâ, biriktirmez) ve sorumlu davranırsa (vetteqâ) ve en güzel olanı (el-hüsnâ!) da doğrularsa (saddeqa, tasdik ederse), Biz onun için kolayı/kolay olanı kolay kılarız = fesenüyessirhu lilyüsrâ.” (92/5-7.) deniyor. 

Bazılarına çalışma (iş yapma) zor geliyor; bazıları da yaptığı çalışmadan (işten) zevk alıyor.

Bazıları almaktan, bazıları da vermekten hoşlanıyor.

Bazılarının çabaları (çalışmaları) meşkûr oluyor, bulunuyor (Allah katında değerli görülüyor. “... kâne sayeküm meşkûrâ. 17/19.); bazıları da çalışıyor çalışıyor ama boşa yoruluyor. “âmiletün nâsibeh.” (88/3.)

Bazıları da, çalışıp tüm kazandıklarını düştüğü durumdan kendini kurtulmak için fidye vermek istiyor ama hiçbiri biişe yaramıyor ve bu isteği kabul edilmiyor. (Bknz. Zümer, 47.)

Bu, burada bile böyle değil mi, Azîz Dostlar?!.

Bir trilyon dolar versem, verdiğim kişi, beni ebedî yaşatabilir; ölmüş olan ebemi/dedemi bana geri getirebilir mi?!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET