BİZ ÖĞREN(E)MEDİK!.

O öğretti, biz öğrenemedik, öğrenmek istemedik, öğrenmek istemiyoruz.

Öğrenseydik, böyle mi olur; böyle mi yaşardık?!.

“ve allame-l âdem-el esmâe küllehâ sümme aradahüm...” (2/31.)

Öğreten O; gizli (özne), son tahlilde tek Öğretici O, ama biz, O’nun öğrettiklerinden de öğreniriz, öğreniyoruz.

Çoğu zaman şeytana kanarak = O’nun öğrettiklerine (tam) inanmayarak yanlış öğreniyoruz.

Çoğu zaman da “O öğretti de, biz mi öğrenmedik?!” diyoruz.

Öğrenmeyi ciddîye alsaydık, iyinin-kötünün ne olduğunu bilir ve ona göre yaşar, davranır; O’nun, Elçilerinin ve dostlarının bize öğrettiklerine güvenir (= inanır); şeytanların öğrettiklerine güvenmez ve ‘o ağaca’ yaklaşmazdık.

Hadi bi kere yaklaştık!, tövbenin ne demek olduğunu = tövbe etmek için Rabbimizden aldığımız, O’ndan öğrendiğimiz kelimelerin ne anlama geldiğini bilseydik (2/37.); bi daha (= sürekli) ‘o ağaca’ yaklaşır mıydık?!.

O’nun öğrettiklerine göre yaşasaydık, melekler bizlere de secde ederdi; öğrenemediğimiz = yaşayamadığımız için, bizlere melekler secde etmiyor!. Biz O’nun öğrettiklerine âmennâ deyip secde etseydik, melekler de bize, âmennâ der, secde ederdi.

Bütün bunlara rağmen, biz hâlâ öğrenmemekte ısrar ediyor, direniyoruz.

Buradaki öğrenmenin karşılığının salt zihinsel ve semantik olmadığını, aynı zamanda ontik ve etik olduğunu bilelim.

Öğrenemeyince de işlerimiz böyle yürüyor, böyle yaşıyoruz.

Öğrensek, başka türlü yaşardık!.

Şahsen ben de hâlâ öğrenemedim; siz bakmayın benim “öğrenmiş gibi” davrandığıma. Sizler gibi ben de öğrenmeye çalışıyorum; belki de siz, benden çok şey öğrenmişsinizdir. Son cümle iki anlama gelir : 1) Ben, size çok şey öğrettim. 2) Siz, benden çok şey biliyorsunuz. Yanlış anlaşılmasın! (kibir, kendini beğenmişlik), samimiyetle söylüyorum ben ikinci anlamıyla kullandım.

Ne kadar çok şey öğrenirsek öğrenelim, bilelim ki öğrenme, sona ermeyen bir süreçtir. Ben, öğrenmeyi “olmuş-bitmiş bir süreç” olarak görmüyorum. (Bazıları ilgili âyetleri de böyle görüyor, böyle okuyor.)

Ne kadar “iyi, doğru ve güzel” öğrenirsek; o kadar iyi, doğru ve güzel yaşarız ama iyi, doğru ve güzel öğrenmenin kaynağı = öğretenin/öğreticinin sıfatları/özellikleri, İYİ, DOĞRU ve GÜZEL olmalı (Esmâ!); öğrendiklerimizi Rabbimizden (= O’nun Elçilerinden, O’nun Kitâb’ından ve dostlarından) öğrenmeliyiz.

Başkaları (= şeytanlar) bizi kandırıyor!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET