MÛSÂ RABBİ İLE NE KONUŞTU?

Mûsâ Rabbi ile ne/yi konuştu?

Ne/yi konuştuğu Kitâb’ta yazıyor.

Tâ-Hâ ilk âyetlerden başlayarak, yoğunlukla 11-54 arası, neredeyse ilk 100 âyet Mûsâ ile Rabbinin “konuşmasına, hasbihâline” ayrılmıştır. Ben, 11-35 arasını “yorumlayacak”, buradan ne konuştuklarına dair bişeyler söyleyeceğim!.

Görüşmeye, Mûsâ’nın gördüğü ateş! vesile oluyor; Mûsâ ateşe yaklaşırken, bir nidâ işitiyor.

- “İnnî Ene Rabbük.” = Ben Senin Rabbinim. Nalınlarını (ayakkabılarını) çıkar!... (20/12.)

- Seni Kendim için seçtim. Sana vahyettiklerimi dinle!.(20/13.)

- Ben Allah’ım. Benden başka ilâh yok. Bana ibâdet et, Beni hatırlamak için salâtı ikâme et!. (20/14.)

...

- Elindeki ne? Ya Mûsâ!. (20/17.)

-      Âsâ. Ona dayanır, onunla davarlarıma yaprak silkeler, başka hacetlerimi de yaparım. (20/18.)

 -     At onu, onu at! (bırak, terk et!) Yâ Mûsâ. (20/19.)

 -     (Mûsâ) onu bırakınca o, hareket eden bir yılana döndü, dönüştü. (20/20.) (ve Mûsâ korktu!.)

 -     Korkma!, onu al; Biz onu eski hâline döndüreceğiz. (20/21.)

 -     Elini koynuna sok!... (20/22.)

 -     Firavun’a git!... (20/24.)

...

Yazının okunabilirlik aralığında kalması, fazla uzamaması için iki şeye değinecek, Allah-u A'lem, Rabbimizin ne demek istediğine ve Mûsâ’nın da bundan ne anladığına dair tahmin! yürüteceğim. İlki : Nalınlarını çıkar. İkincisi : Âsânı bırak! (at)!.

Bana mülkiyetle gelme!.

Yalın ayak ve dayanaksız gel!.

Senin dayanağın Ben’im, Ben olacağım!.

Ben’den başka bişeye güvenme, dayanma!.

Ben, Senin bişeyi almana (mülk edinmene) izin verirsem = o şeyi al! dersem, o zaman al!; ama aslâ benim deme ve benimseme!.

Bütün mülk Benimdir. (= LeHü’l Mülk); Senin mülk sandığın şeyleri, Ben Sana emânet veriyorum; eğer onlar benim mülküm (bana ait) dersen, âsâna (paraya-pula, makama-mevkiye, servete) dayanır = güvenirsen, onunla (onlarla) ancak yaprak silkelersin; ama onun (onların) Benim Mülküm olduğunu bilirsen, Ben ona (onlara) olağanüstü özellikler yükler ve Seni Firavun(lar)’a gönderirim...

Sahip olduklarını atmadan/terk etmeden, Ben onlara ekstra yüklemeler yapmam ve Sen Benimle de konuşamazsın, Yâ Mûsâ!. Ben onlara “olağanüstü bir yazılım”! yüklemeden de Sen onları normal doğalarının dışında kullanamazsın!; onlara o doğal yazılımları yükleyen de Benim; onlara bu “olağandışı yazılımı” yükleyebilmem için, onların Senin değil Benim olduğuna inanman gerekiyor; onları besimser de benim dersen, herkes gibi kullanır ve herkes gibi olursun...

Oysa,

“Ben Seni Kendime seçtim, Yâ Mûsâ!.”. (20/13 ve 41.)

Sen nasıl Ben’den başka birini, hele de bişeyi kendine seçebilirsin?!.

...

Rabbimiz sadece Mûsâ ile mi konuştu, başkaları ile de bizimle de konuşmaz mı?

Konuşur.

O'nun Kitâb'ı Kur'ân’ı diri, dinamik, canlı, yaşadığımız hayatla irtibatlı okursak, bizimle de konuşur.

Ben en çok da Duhâ sûresini okurken bunu hissediyorum.

Bana ne diyor?

“(İki yeminden sonra!) Yemin ederim ki, Ben sana darılmadım (küsmedim), seni terk etmedim. Senin için âhiret (gelecek) dünyadan (şu ândan) daha hayırlıdır. Rabbin sana verecek, sen de (O’nun verdiğinden) hoşnut olacaksın. Yetimdin, seni barındırmadı mı? Şaşkındın, hidâyet vermedi mi? Fakirdin, zengin etmedi mi? Öyleyse  yetime iyi davran, iyilik et!. İsteyeni (dilenciyi) azarlama!. Rabbinin (sana verdiği hidâyet) nimetini sürekli anlat, ondan söz et!. = fehaddis!” (93/1-11.)

Ben de O’nun dediğini yapmaya çalışıyor, yazıyorum ve yazdıklarımı da sizlerle paylaşıyorum.

(Benimle paylaşma!, diyenlerle paylaşmam; yeterki bildirsinler.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET