KİM?

Kim sorusu, cümlede özneyi (fâili) bulmak için sorduğumuz sorudur.

Sadece o mu?

Ben kimim, sen kimsin, siz kimsiniz, (= kimiz) soruları ne olacak?

Cümle, iş ve oluş bildirir; o iş ve oluşu yapana da özne denir. Özne, kim sorusunun karşılığı, cevabıdır.

Tüm oluşu, tüm yapıp-etmeleri kim yapıyor sorusu, nihayetinde bizi “ilâh sorusuna, sorununa”! götürür.

“İlâh sorunu” diye bir sorun olur mu?!.

Olur, olmalıdır.

Tüm “teorik ve fiilî cümlelerde” (= oluş ve yaratışta) “GERÇEK ÖZNE'Yİ” bulamayanlar için olmalıdır.

Örneğin ‘ben yaptım’ cümlesinde, özne benim; ‘beni kim yaptı” cümlesinde özne kim?

‘Beni, ben yaptım’ diyen egzistansiyalistler için, (özne) bendir.

Egzistansiyalistler, boğazlarına kadar ben bataklığına batmış, ben ile (benlik ile) kendilerini dolmuşlardır.

Mutasavvıflar da beni batırmışlar, yok etmişler, boğmuşlar, öldürmüşlerdir.

Bu, bir yanıyla özgür irade (kişi iradesi), diğer yanıyla İlâhî İrade sorunudur. 

Böyle yaparak egzistansiyalistler de mutasavvıflar da “hassas sınırı”! aşan, o sınıra tecavüz eden eden adamlardır.

“Hassas sınır”! aşılmamalı mı? Aşılmalı ama nasıl? Eğer “iki Ö/özneden B/biri” (= ben ve İlâh) yok sayılarak bu sınır aşılırsa, işler çook tehlikeli bir noktaya varır; varmıştır, varıyor...

‘Ben yiyor-içiyorum’ cümlesinde özne benim; tamam!; ama ‘ben yaratılmasaydım nasıl yer-içerdim, beni yaratarak bana Bir yediren-içiren var’ cümlesinde, özne ben miyim,  O’ mu?!. O ise, ‘ben, beni yediren-içiren O İlâh’a “SAYGI” duyarım’, dediğimde, benim özneliğimin değeri ne kadarsa, ben o kadar özneyim. Ama, kendimden başka bir özne tanımazsam, ortalık “kan gölüne” döner ve iş, ‘sen yaptın, ben yaptım kavgasına’ dönüşür.

Kendimi = kendi özneliğimi “öldürürsem”!, her şeyi (bana kötü/habis gelen şeyleri bile!) O yapar; ‘her şeyi ben yaptım’ dersem, başta ‘beni kim yaptı’ sorusu olmak üzere, bi çook soru havada kalır ve herkes ‘her şeyi ben yaptım’ der, hiç bi zaman benler arasındaki kavga bitmez!.

“Her şeyi ben yaptım’ cümlesi, aynı zamanda “ben’i ilâh edinme” (ilâhehû hevâ); başkaları üzerinde tahakküm kurma, başkalarına ilâhlık taslama ve ilâhların çatışması demektir.

‘Her şeyi O yapıyor’ deme, ‘O yiyor-içiyor, yediklerini boşaltıyor’ (!), ...’ demektir ki, bu da bizi çook tehlikeli sonuçlara götürür.

O, bizi yaratmış = muhatap almış, özne yerine koymuş ve fâil kılmıştır; bunu = bu durumu görmemezlikten gelemeyiz. 

Biz, ne ‘ben istemesem, kimse bana bişey yaptıramaz’, ne de ‘ben istediğim her şeyi yaparım’ dememeliyiz ve haddimizi = kim olduğumuzu bilmeliyiz.

Biz ilâh değiliz, insanız; İlâh’ımızı Bir’lemeli ve dinlemeliyiz. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET