MEKÂNDA ZAMAN YOLCULUĞU
Yaşadığımız mekânlar (= evler, şehirler = çevre) her geçen gün değişiyor. 20-30 yıl önce büyüdüğümüz mekânları tanıyamıyoruz.
Kâbe hariç, 3000 yıl önce kurulmuş Mekke ve Medine de değişti. Bugün, Mekke ve Medine’ye gittiğimizde, dünü yaşayamıyor ve dünü, bugüne taşıyamıyoruz. Bu, Efendimizle bağ/bağlantı kurmamızı da engelliyor...
Kâbe’nin temeli, ilk insan Âdem (a.s.) tarafından atıldı; Hz. İbrâhim (a.s.) onu yeniden inşâ etti; Efendimiz (s.a.v.) zamanında da bugünkü hâlini aldı. Ama etraf (= çevre) çook değişti. Meselâ Merve ile Safâ dağları camekâna girdi.
Bugün, oraları ziyâret ederken, “geçmişle” bağ/bağlantı kurmak için, hem tarih bilgisine/bilincine hem de güçlü bir hayal gücüne ihtiyacımız var. Bizde (= çoğumuzda) ikisi de yok. Efendimiz, “bugünkü” Mekke ve Medine’de yaşamadı. Bugünkü Mekke ve Medine, büyük ölçüde şeklen ve ruhen modernizme teslim!.
Buradan çıkış için, sağlam bir bilgi, bu bilgiye dayalı güçlü bir hayal (gücü = muhayyile) şart; aksi hâlde ziyaretlerimiz, turistik olmanın ötesine geçemez.
Hacc, turistik bir ziyâret değildir; hacc, arafattır; arafat, tarih bilincini (= şuurunu) bugüne taşıma ve değişimin yönünü doğru okumadır. Yaşanan değişimin yönü (= kıblesi) doğru değilse, kıbleyi doğru yöne çevirmedir.
İbâdetlerimizde, pardon namazlarımızda kıblemiz, Kâbe; ama düşüncelerimizde ve yaşam biçimimizde “kıblemiz = yönümüz”!, batı. Bu çelişkiyi, (en çok) oralara (= Mekke-Medine’ye) gidince fark edemiyor musunuz?!. Sizi bilmem ama ben fark ettim; ve bu fark, bana ‘acı ve üzüntü, verdi, hüzünlendim.
Modernizm (= modern yaşam, modern mimari, modern medeniyet), her şey gibi; duygu, düşünce ve hayallerimizi de yıkıyor, mahvediyor. Bu yıkım bizim geçmişle bağımızı koparıyor; geleceğimiz ise belirsiz. Korkunç bir felâkete (= kıyamete) doğru gidiyor-sürükleniyoruz.
Yorumlar
Yorum Gönder