DESTEK OLMAK & KÖSTEK OLMAK
Destek olmak, güç-kuvvet, emek vermek; köstek olmak, engellemek.
Neye ve kime?!.
Hakka ve bâtıla. = İyiye ve kötüye. Doğruya ve yanlışa. Güzele ve çirkine.
Dine ve dinsizliğe. Tevhîde ve şirke.
Sallâ (= صلى), mastar hâli salât (= namaz), dine destek verme; daha doğru bir ifâde ile destek hazırlığı yapma anlamındadır. Salât (= namaz), dine = dînî yaşama, dini hâkim kılmaya bireysel ve toplu (= cemaatle) destek için hazırlık yapma, güç biriktirmedir. Bu yönüyle salât (= namaz), bir amaç değil, araçtır. Salâtı (= namazı), amaç olarak görme, dini eksik bilmedir.
Salât (= namaz), İslâm davası için “yanmadır”!.
Yanmazsak, yanarız.
Birinci yanma ile ikinci yanmanın, mâhiyeti farklıdır. İlk yanma, aydınlanma = nurlanma ve güçlenme; ikinci yanma, karanlıkta (= zulumâtta ve cehennemde) kalma ve narlanmadır.
Nûr (= نور) ile nâr (= نار) da, صلو ve صال صلي gibidir. صلو den salât; صلي veya صال den, ateşe yaslanma (= girme) türer. = “seyaslâ nâren” (111/3.) “ıslavhel yevme bimâ küntüm tekfürûn” (36/64.) gibi. Seyaslâ’nın da ıslavhe’nin de kökü صلى veya صال . Bu kök, Kitâb’ta 25 kez geçer. (Bknz. 87/12. 88/4. 92/15...)
Tebbet sûresi, bâtıla (= şirke, zulme) destek; hakka (= Efendimizin getirdiği dine) köstek olmayı anlatır. Üstelik bu kösteklik, Efendimizin amcası Ebû Leheb ve karısı tarafından yapılmıştır. Ebû Leheb, Abduluzza b. Abdulmuttalib’in takma adıdır; asıl künyesi Ebû Utbe = Utbe’nin babasıdır. Ebû Leheb lâkabı ona, hakikat karşısında kızgınlık ve öfke kustuğu = alev gibi parladığı için takılmıştır. Bu yüzden o, alevli ateşe atılacaktır. = سَيَصْلٰى نَاراً ذَاتَ لَهَب
En iyisi ben, sûrenin tamamından söz edeyim.
Tebbe : zarar görmek, kayba uğramak, kurumak, mahvolmak; leheb : alevlenmek, yanmak.
“Ebû Leheb’in iki eli kurusun; kurudu da.” = تَبَّتْ يَدَٓا اَب۪ي لَهَبٍ وَتَبَّۜ
“Malı da kazandıkları da ona bir yarar/fayda sağlamadı.” =
مَٓا اَغْنٰى عَنْهُ مَالُهُ وَمَا كَسَب
“Alevli ateşe atılacak.”
سَيَصْلٰى نَاراً ذَاتَ لَهَبٍۚ
“Odun hamalı karısı da” (Ümmü Cemîl de)
وَامْرَاَتُهُۜ حَمَّالَةَ الْحَطَبِۚ
“Boynunda liften bir urganla” (onun ateşine odun taşıyacak).
ف۪ي ج۪يدِهَا حَبْلٌ مِنْ مَسَدٍ
Çünkü yaşarken karısı ona destek vermişti; şimdi de onun ateşini odunla destekleyecek.
...
Bizler, kimi veya kimleri destekliyor veya köstekliyoruz?!.
Desteklediklerimize ve kösteklediklerimize göre destekleneceğiz veya köstekleneceğiz. Eğer, desteklediklerimiz, “kötü” (= şerli) insanlarsa ve bizleri kötü yola sevk etmişlerse, yarın onlar için şöyle diyeceğiz : “Rabbimiz! Cinn ve insten (= görünmeyen ve görünen = uzak-yakın insanlardan) bizi saptıranları (= yoldan çıkaranları) bize göster de aşağılanmışlardan olmaları için onları ayaklarımızın altına alalım.”
وَقَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا رَبَّـنَٓا اَرِنَا الَّذَيْنِ اَضَلَّانَا مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ نَجْعَلْهُمَا تَحْتَ اَقْدَامِنَا لِيَكُونَا مِنَ الْاَسْفَل۪ينَ
(41/29.)
Akıllı olalım da kanmayalım!.
Bugün destek verdiklerimiz, yarın bizi, alevli ateşe sürükleyebilir; aman hâ! dikkatli ve uyanık olalım.
Salât (= namaz) bize bu bilinci kazandırmak için var. Çünkü, salât (= namaz) bilinci olmayanlar ve ona göre bir hayat yaşamayanlar, kelimenin tam ve hakikî anlamıyla yanacaklar, cehenneme atılacaklar, girecekler. = سَيَصْلٰى نَاراً.
Salâta (= namaza) a’zamî özeni gösterelim ve onu, nihâî/son bir görev olarak değil, Rabbimizin bizden istediği doğru bir hayatın hazırlık aşaması/evresi olarak görelim, derim.
Yorumlar
Yorum Gönder