ÜÇ G = 3G
Üç G / 3G : Görme. Gösterme ve Görünme.
Var olmak, görünmektir. Varlığı “ışık” (= nûr) gösterir; karanlıkta hiçbir şey görünmez.
Işık (= Nûr) olmasa, hiçbir şeyi göremeyiz. = “Allah, yerlerin ve göklerin Nûr’udur...” = اَللّٰهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ...
(24/35.)
Karanlıkta kalan, hiçbir şeyi, kendi elini dahî göremez. = “... اِذَٓا اَخْرَجَ يَدَهُ لَمْ يَكَدْ يَرٰيهَاۜ...
(35/40.)
Kur’ân, Münîr’dir; Efendimiz, Münîr’dir. Münîr, aydınlatan demektir, ve geçişli bir sıfattır.
İçi (= kendi), aydınlık olmayan = karanlık olan, hiç kimseyi ve hiçbir şeyi aydınlatamaz ve gösteremez.
“Allah, iman edenlerin dostudur = velîsidir; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır...” =
اَللّٰهُ وَلِيُّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۙ يُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِۜ
(2/257.)
Kişide iman (= ışık, nûr) yoksa, karanlıktadır; onun, fizîken beden (kalıbı) olarak görünmesi, dışarının aydınlığındandır.
Karanlıkta, yol gösterme (= hidâyet) mümkün mü?!.
“Biz Onu (= Kur’ân’ı) gece (= Kadir Gecesinde) indirdik.” = اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةِ الْقَدْرِۚ
(97/1.)
O gece, gündüze (= aydınlığa) dönsün; ve kimse karanlıkta kalmasın, diye.
Görmeyen, gösteremez. Buradaki görmeyen, âmâ (= kafa gözü kör olan) değil, içi (= kalbi, gönlü) kara/karanlık olan.
Görmenin “derecesi”, kavlî ve fiilî olarak göstermenin “derecesine” de yansır.
Gerçekten gören, kendini değil “gördüğünü” (= Hakkı, hakikati) gösterir. Kendini gösterene mürâî (= riyâkâr) denir; çünkü riyâkâr, kendini, “gördüğünün” yerine koymuştur.
Yorumlar
Yorum Gönder